Aylık kirası 350 bin lira olan bir evde oturuyor Eko'nun danışmanı. "Bu değirmenin suyu nereden geliyor" diye soruyorsun.., 'sarı saçlım mavi gözlüm' şarkısını söylüyorlar.
Onlarca itirafçı yolsuzluğu anlatıyor, itirafçı; "şu kadar aldım, bu kadar verdim" diyor.., "haydi bakalım hop hop zıplayalım" moduna giriyorlar.
"Alınan satılan mal mülk", "evrak", "naylon fatura", "haraç", "rüşvet" iddiası var "ne iş.." diyorsun, "çok siyasi konuşuyorsun" diyorlar.
"MASAK raporları", "İBAN", "sıvacıda 300 milyon", "şoförde 100 milyon" diyorsun.., duymuyorlar. Eller cepte, sanki havada bir şeyler arıyormuş gibi yukarılara doğru bakarak ıslık çalıyorlar!
Çok fazla soru gelince de direkt maskeyi takıyorlar. Mesela 'bana bakan Atatürk'ü görür' diyor Eko.
Öyle ya, bakınca karşında Atatürk'ü görüyorsun. "Abi harbiden söyle, çaldın mı!.." diye soracak halin yok ya!..
Özgür Özel "yolsuzluk hırsızlık soruşturmasını perdelemek" için nasıl da yırtınıyor garibim. Çıtayı yükseltiyor, Eko adına söz veriyor Özel; "Ekrem İmamoğlu Erdoğan gibi değil, Mustafa Kemal Atatürk gibi Cumhurbaşkanlığı yapacak." diyor. Böylece yargı ikna olacak. Hakim de; "Ha tamam öyleyse, yüz milyarlarca liranın döndüğü bu yolsuzluk dosyasını kapatıyorum" diyecek!
Eko, Atatürk gibi Cumhurbaşkanlığı yapacakmış!..
İyi öyleyse, sorun yok.
Boşuna "erken seçim" diye tutturmayın o zaman. Atatürk'ün girdiği bir seçim yok.
Demem o ki, seçime gerek yok.
Diploma soran yok.
Aranızda imza toplamışsınız, sayan yok!
Cumhurbaşkanı adayı yapmışsınız, ortada seçim yok.
Eko'yu direkt cumhurbaşkanı ilan edin gitsin.
Sonra da "aramızda kalsın, kazandık" dersiniz.
Bizce mahsuru yok!
YÜZNUMARA İBRİĞİ GAZETECİLİK ÖĞRETİYOR!
Mahallenin delisi olduğu için normal şartlarda adam yerine koyup cevap vermeye değmez.
Lakin sustukça da zıvanadan çıkıyorlar.
Başkan Erdoğan Budapeşte dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. O gazetecilerden biri de bendim.