İslam medeniyetinde kuşların uçuşundan ilham alan mucitler, 9. yüzyıldan itibaren cesur deneylerle havalanmaya çalışmışlardı. Abbas bin Firnas'ın Endülüs'teki planör denemesiyle başlayan bu macera, Osmanlı döneminde Hezarfen Ahmed Çelebi ile Lagari Hasan Çelebi'nin girişimleriyle doruk noktasına ulaştı.
Geçtiğimiz günlerde Fransa'nın Amboise kentindeki Château du Clos Luce'de açılan "Doğadan İlham: Biyomimikri" sergisi, Leonardo da Vinci'nin 500 yıl önce tasarladığı uçan makineyi yeniden gün yüzüne çıkardı. Ahşap, ip ve kanvastan inşa edilen ornitopter, ziyaretçilerin başının üzerinde sergilenirken, orijinal çizim ise hemen altında görülebiliyor. Sergi, Leonardo'nun doğadan esinlenerek geliştirdiği icatları modern mühendislik ve robotik örnekleriyle yan yana getiriyor. Uçmak her zaman insanlığın en büyük hayallerinden biri olageldi. Mitler, efsaneler, uçan ejderhalar, uçan halılar derken orta çağın mucitleri uçuş teknikleri üzerine çeşitli çizimler yapıp, denemeler gerçekleştirdi. Avrupa'da özellikle Leonardo da Vinci öncülüğünde yaşanan gelişmeler dikkat çekerken, İslam medeniyetinde de kuşların uçuşundan ilham alan mucitler, 9. yüzyıldan itibaren cesur deneylerle havalanmaya çalışmışlardı. Abbas bin Firnas'ın Endülüs'teki planör denemesiyle başlayan bu macera, sonraki yüzyıllarda farklı coğrafyalarda devam etmiş ve Osmanlı döneminde Hezarfen Ahmed Çelebi ile Lagari Hasan Çelebi'nin spektaküler girişimleriyle doruk noktasına ulaşmıştı.
Abbas bin Firnas
9.yüzyıl Endülüs'ünde yaşamış olan Abbas Kasım bin Firnas (810-887), tarihte uçma üzerine gerçek bir girişimde bulunan ilk kişi olarak anılır. Astronomi, mühendislik ve şiirle uğraşan Firnas, dönemin emiri tarafından "Hakîmü'l-Endülüs" unvanıyla onurlandırılacak kadar bilgili ve meraklı bir alim idi. Uçma fikrine kapılmasında, 852 yılında Cordoba Ulu Camii'nin minaresinden gerçekleştirilmiş bir ilk paraşüt denemesi etkili olmuş olabilir. Rivayete göre Firnas, Armen Firman (veya Hram İbn Firman) adında bir kişinin ipek bir pelerini ahşap çıtalarla sertleştirerek minareden atladığına şahit olmuştu. Bu cesur "ilk atlayış" doğrudan uçmasa da düşüşü yavaşlatmış ve mucit Firnas'ı kanatlı bir düzenek geliştirmeye teşvik etmiştir. Firnas, yaklaşık 23 yıl sonra (875 civarı) kendi yaptığı planör benzeri cihazla uçmayı denemiştir. İpek kumaşla kapladığı, kartal tüyleriyle güçlendirilmiş ahşap kanatları omuzlarına takarak Cordoba yakınlarındaki bir tepeden (Cebel el-Arus) kendini boşluğa bırakmıştır. Görgü tanıklarının aktardığına göre, bir kuş gibi süzülerek birkaç dakika havada kalmayı başarmıştır. Bu, tarih kaynaklarında insanın kuş misali havada süzüldüğü ilk başarılı planör uçuşu sayılmaktadır. Ancak iniş aşamasında önemli bir sorun ortaya çıktı: Firnas yere yaklaşırken düzenekte kuyruk eksikliği yüzünden dengeyi sağlayamadı. Sonuçta sert bir şekilde yere düştü ve sırtından yaralandı. Kendi ifadesiyle kuşların yere konarken kuyruklarını kullanmasının önemini iniş anında idrak etmiş oldu. Nitekim yıllar sonra bu deneyimi, kuyruk ya da benzeri bir dengeleyici olmadan güvenli iniş yapılamayacağının ilk fark edilmesi olarak değerlendirilecektir. Bugün İspanya'da Cordoba'da bir köprüye, Ay'daki bir kratere onun ismi verilmiş olması, Bağdat'ta heykelinin bulunması bu erken havacılık öncüsünün geniş çapta tanındığının göstergesidir.
El-Cevheri
10.yüzyılda Horasan bölgesinde (Farab kökenli) bir alim olan İsmail bin Hammâd el-Cevheri, Firnas'tan sonraki en önemli uçuş öncüsü kabul edilir. El-Cevheri bir dil bilimci ve sözlük yazarı olarak tanınmasına rağmen, takıntı derecesine varan bir azimle kendi geliştirdiği uçan makineyi denemek istemiştir. Kaynaklara göre Nişabur şehrinde iki koluna kendi imal ettiği tahta kanatları bağlamış, öğrencisi olduğu caminin damına çıkarak halka şöyle seslenmiştir: "Ey ahali! Benim icat ettiğim şeyi şimdiye dek hiç kimse yapmadı. Gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılabilecek en önemli şey göklere uçmaktır; ben de onu yapacağım." Bu iddialı sözlerin ardından caminin damından kendini boşluğa bırakmış, ne yazık ki kısa bir süre havada kaldıktan sonra yere çakılarak hayatını kaybetmiştir. Cevheri'nin bu trajik sonu nedeniyle onu "havacılık tarihinin ilk şehidi" olarak ananlar vardır. Gerçekten de bu deneme, Wright Kardeşlerin motorlu uçuşundan tam 900 yıl önce gerçekleştirilmiş olup literatürde en eski uçuş teşebbüslerinden biri olarak yer almaktadır. Endülüs ve Horasan'daki bu iki önemli teşebbüs dışında, Orta Çağ İslam coğrafyasında uçma üzerine fazla belge yoktur.
Yazı ve Çizimlerde Uçuş
Özellikle El-Cezerî (1136-1206) ve Takiyüddin (1526-1585) gibi mühendisler, uçuş olmasa da mekanik ve otomatik makineler üzerine devrin en ileri çalışmalarını yapmışlardır. Cezerî, antik Yunan mekanikçilerinden Archytas'ın "Uçan Güvercin" otomatonunu ve Mısır'daki su saatlerini biliyor, kendi tasarımlarında benzer prensipleri uyguluyordu. Bu tür eserler, Rönesans Avrupası'nda Leonardo da Vinci gibi dehalara ilham vermiştir. Bazı tarihçiler da Vinci'nin 15. yüzyılda çizdiği ornithopter (kanat çırparak uçan alet) tasarımlarının kökeninde, El-Cezerî gibi Müslüman mucitlerin çalışmalarının yattığını öne sürmektedir. Kesin kanıt bulunmasa da İslam dünyasının teknik literatürü ile Avrupa'daki gelişmeler arasında böyle dolaylı bir etkileşim mümkün görünmektedir. Takiyüddin, Reşidüddin ve Uluğ Bey gibi başka Müslüman bilginler de uçuş teknikleri üzerine çok çeşitli çalışmalar gerçekleştiren isimlerdi.