Osmanlı ordusunu ve sultanlarını Batılı resim tekniğiyle fakat Doğu'nun zaferinin hikâyesini anlatarak çizen Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski'nin bitiremediği "Fetih" tablosu bugün bir müze deposunda sessizce bekliyor. Belki bir gün yeniden ışığa kavuşacak.
Chlebowski'ye ait şimdiye kadar bilinmeyen ve 2025 yılı başında bulunan 52cm x 42cm ebatlı yağlıboya Ayasofya Önünde At Üstünde Fatih Sultan Mehmettablosu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2017 yılında bir Polonya ziyareti oldu, bu ziyaret yalnızca iki ülke arasındaki diplomatik temasların konu edildiği bir gündem olarak kalmayıp üç asırlık bir geçmişi olan ve sanat tarihimiz bakımından gözden kaçmaması gereken bir sanat hikâyesini de gündeme taşıdı. Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski'nin yarım kalmış "İstanbul'un Fethi" tablosu, bugün Krakow Ulusal Müzesi'nin karanlık bir deposunda sessizce bekliyor. Fakat belirtmem gerekir ki bu tablo yalnızca bir resimden ibaret değil; Osmanlı ile Avrupa arasında kurulmuş bir kültür köprüsü aynı zamanda.
Sarayın himayesinde bir ressam: İstanbul'da bir Polonyalı
Chlebowski, muasırı başka Avrupalı sanatçılar örneğin Fausto Zonaro ve Ignace Melling gibi yolu Osmanlı topraklarına düşmüş ve bu topraklarda sanatını saltanat tarafından himaye ve finanse edilerek icra eden sanatçılar arasında önemli ve öne çıkan bir isim. Chlebowski 1835'te bugünkü Ukrayna sınırları içindeki Pokutyntsi'de doğdu. Petersburg Sanat Akademisi'nde eğitim gördü, ardından Paris'e giderek oryantalist üslubun ustalarından Jean-Leon Gerôme'un sanat atölyesinde yetişti ve âdeta büyük bir sanatçı olmak üzere pişti. 1864'te Saray tarafından Osmanlı'ya davet edildiğinde, kendisinden, dönemin tartışmalı isimlerinden Hariciye Nazırı Keçecizâde Fuad Paşa tarafından Osmanlı-Polonya ilişkilerini anlatan bir dizi savaş tablosu yapması istenmişti. Çizdiği ilk eserleri takdir edilince, tanışmak fırsatını bulduğu Sultan Abdülaziz, Chlebowski'yi resmi bir sıfatla 'Ressam-ı Hazret-i Şehriyârî' (Padişah Hazretleri'nin ressamı) ünvanıyla ödüllendirdi, başka bir tabirle Sultan Aziz, Chlebowski'yi saray ressamı ünvanıyla vazifelendirmişti diyebiliriz.
İmparatorluk sarayının görkemli mimarisi ve İstanbul'un göz alıcı temaşâsı eşliğinde ve ilhamıyla sanatını icra etmeye başlayan Chlebowski, yalnızca bir sanatçı olarak kalmamış, âdeta Osmanlılar'ın kudretinin görsel bir anlatıcısı hâline gelmişti. Sultan Abdülaziz, Avrupa saraylarıyla eş düzeyde bir sanat vizyonu kurmak istiyor ve bu arzusunu Chlebowski'nin tablolarıyla gerçekleştiriyordu, bunu hem kendi döneminin estetik mirasını hem de imparatorluğun askerî ve tarihî gücünü resmettirerek nispeten siyasi de diyebileceğimiz bir mesajla yapıyordu.
Tam bir fetihin yarım kalan tablosu
Sultan'ın Chlebowski'den en çok istediği eserlerden biri, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a giriş anını konu alan bir tabloydu. Ressamın 1874 tarihli ve bu konuda çalıştığı eskizi, bugün Varşova Ulusal Müzesi envanterinde bulunuyor. Yağlıboya çalışmada, Fatih Sultan Mehmed at üzerinde, fethedilmiş şehrin kalbine doğru ilerliyor. Chlebowski, bu eseri büyük boyutlu bir tabloya dönüştürmek için hazırlıklara hemen başlamıştı. Ancak tarihin cilvesi içinde kader bazen bazı gayretleri yarım bırakır ve bu yarım kalmış gayretlerin hikâyeleri her zaman daha anlatılası olur. İşte kader bugün bu köşede Chlebowski'yi konu edinmemizi sağlayacak bir şekilde onun fırçasını yarıda bıraktı ve eser tamamlanamadı. Sultan Abdülaziz tahttan indirilip kısa süre sonra hayatını kaybedince, Sultanın himaye ettiği saray çevresi -sanatkârlar, saray teşrifat ve sair görevlileri gibi kimseler- dağıldı. Bunun çok benzerine Sultan Abdülhamit tahttan indirildiğinde kendi himayesinde sanatını icra eden Zonaro'nun da Osmanlı topraklarından göçmek zorunda olmasındaki hikâyede rastlarız. Fransızca'da Ancien regime, Osmanlı'da Devr-i Sabık denen bu durumda eski rejimin kalıntıları ve hatıraları temizlenir, ortadan kaldırılır. Bunun üzerine ressam Chlebowski de apar topar İstanbul'dan ayrıldı ve Paris'e döndü. Hocası Gerôme'un atölyesinde tabloyu tamamlamaya çalıştıysa da ne bedeni ne de ömrü buna maalesef yetmedi.
1876'da İstanbul'dan ayrılan ve Paris'e dönen Chlebowski, birkaç yılın ardından Krakow'a döndü. Bitiremediği "Fetih" tablosu, ailesi tarafından Krakow Ulusal Müzesi'ne bağışlandı. 500x1094 cm boyutlarındaki bu dev tuval, bugün hâlâ müzenin deposunda. Sağ alt kısmı boş; sanki Fatih'in atı hâlâ tabloyu terk etmemiş gibi, yarım bir hareketin içinde donup kalmış.
Zaferlerin ressamı
Chlebowski'nin yalnızca Fetih tablosu değil, Osmanlı tarihini konu alan çok sayıda çalışması da Sultan Abdülaziz'in himayesinde üretildi. Topkapı Sarayı ve Harbiye Askerî Müzesi'nde bulunan Varna, Mohaç, Eğri, Belgrad, Bağdat Seferi, Budin Kuşatması gibi tablolarının çoğu imzasız olsa da 'Chlebowski ekolü' olarak tanımlanıyor. Bu eserlerde Chlebowski, Osmanlı ordusunu ve sultanlarını Batılı resim tekniğiyle, fakat Doğu'nun zaferinin hikâyesini anlatarak çizmişti. Tadeusz Majda'nın aktardığına göre, ressam bu tabloları yaparken bazen Sultan'ın bizzat çizdiği savaş krokilerini model olarak kullanıyordu. Abdülaziz, onun atölyesini sık sık ziyaret eder, hangi savaş sahnelerinin resmedileceğini bizzat kendisi belirlerdi, Osmanlı'daki tabiriyle bir nev'i bu resimlerin ana planı bir "irade-yi hümâyûnun" (Sultan'ın istek ve kararı) sonucuydu.
Yabancı bir ressamın akıbeti
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Ankara'daki Polonya Büyükelçiliği'nde düzenlenen küçük bir sergide bu tablo yeniden ortaya çıktı. Sergiyi gezen ressam Burhan Agâh Özak, tablonun fotoğrafını çekti, eksik kısmı kendi tamamladı. Aradan geçen on yıllar boyunca, bu hikâyenin izini süren isimler oldu. Eski bakan Faruk Özak, amcasının emanetine sahip çıktı; tabloyu Türkiye'ye getirmek için tam 20 yıldır çabalıyor. Polonya'daki Türkolog Dr. Öztürk Emiroğlu ve Koç Üniversitesi'nden Fatma Coşkuner, konuyu bilimsel zeminde araştırdı. Coşkuner, 2016'da Krakow Ulusal Müzesi'nin deposunda bu tabloyu gören tek Türk araştırmacı oldu: "Renkleri solmuş ama ihtişamı hâlâ orada. Fatih atının üzerinde, sanki bir an sonra tabloyu tamamlayacakmış gibi duruyordu."