Şimdi iğneyi batırma zamanı- 1

TÜRKİYE'de son günlerde medyaya yönelik operasyonlar, iddialar, gözaltılar, tartışmalar konuşuluyor. Uyuşturucu, şantaj, tehdit gibi ağır başlıklar havada uçuşuyor.

Elbette hiçbir gazetecinin -hele rol model olması gereken bir genel yayın yönetmeninin- böyle dosyalarla anılması kabul edilemez. Bu noktada en küçük bir tereddüt yok. Ama tam da bu yüzden tartışmaya yanlış yerden başlamamak gerekiyor. Çünkü yalnızca "operasyon" konuşup, mesleğin kendi içindeki çürümeyi görmezden gelirsek yarın aynı döngüyü tekrar yaşarız. Ne yazık ki gazeteciliğin geldiği nokta pek de parlak değil. Bunun da birçok sebebi var. Ayrıntıları ile aktarmaya çalışacağım, bunu yaparken de iğneyi önce kendimize batıracağız. Türkiye'deki gazeteciliğin kendisine... Ancak şunu da ekleyeyim; bu sektörün "ideal" halinden çıkmasında birçok aktörün de rolü var. Bu yazı en baştan başlayacak.

MUHABİR KİME DENİR

ABD'de, İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da "muhabir" olmak bir unvan değil, bir meslek tanımıdır. Bir editoryal hiyerarşisi, sorumluluğu, ölçüsü vardır. Junior muhabir (mesleğin ilk yıllarında), senior muhabir (uzman muhabir), beat reporter (alan muhabiri), investigative reporter (araştırmacı muhabir) gibi tanımlar keyfî değildir. Bir muhabirin hangi aşamada olduğu; kaç yıl sahada çalıştığıyla, hangi dosyaları ürettiğiyle, hangi alanlarda uzmanlaştığıyla ölçülür.

Haberin Devamı

- CNN, BBC, Reuters, DW, France 24 gibi kurumlarda muhabirlik "ekrana çıkabilen" olmakla değil; haberi çıkarabilen, doğrulatabilen, baskı altında bile mesafesini koruyabilen olmakla ölçülür.

- Senior muhabir dediğiniz kişi, yalnızca daha yaşlı olan değil; kriz anında editörüne "Burada durmalıyız" diyebilen kişidir. O yüzden o koltuklara oturanlar tesadüfen oturmaz.

TÜRKİYE'DE MUHABİRNEREDEN NEREYE GELDİ

Türkiye'de ise "muhabir" kavramı neredeyse boşalmış durumda. Konuyu sahaya çıkmayan, kaynakla ilişkisi olmayan, dosya üretmeyen, kurduğu ilişkileri kendi kariyerinde yükselmek için kullanan isimler üzerinden ele almayacağım. Aksine çalışan, aslında çalışmaya çalışan, yazısı ya da haberi girsin diye uğraşan muhabirler açısından bakacağım;

- Türkiye'de junior–senior muhabir ayrımı yok.(Bu arada junior muhabir stajyere denilmez). Kurumların takip ettiği bir yükselme kriteri yok.

Haberin Devamı

- Stajyer olarak başlayan isimde ışıltı gördüyseniz işe alırsınız, hatta alırdınız. Eskiden uzun stajyerlik döneminin sonrasında eğer size kadro verildiyse genelde "gece muhabirliğinden" başlardınız. Yıllar içinde gündüz muhabirliğine geçerek toplumsal olaylar, alan muhabirliği, siyasi parti muhabirliği ve uzun yıllar içinde başbakanlık, cumhurbaşkanlığı ya da TBMM muhabiri olunurdu. Şimdi ne kurumların ne de bu mesleğe başlayanların nedense bu kadar sabrı kalmadı.

- "Hangi dosyayı yaptın, hangi krizi yönettin, hangi yanlış bilgiyi yayınladığın için bedel ödedin", bunların hiçbirinin genelde (istisnaları dışarıda bırakıyorum) sistematik bir karşılığı yok.

Haberin Devamı

- Diğer yandan gerçekten çok sayıda özel habere imza atan, Türkiye'nin gündemini belirleyen muhabir, fotomuhabiri ya da kameramana genelde kurumundan "ödül" de yok.

- Bununla bitmiyor. Siyaset ya da kurumlar da muhabiri artık neredeyse görmüyor. Muhabir yerine temsilci, genel yayın yönetmeni tercih ediliyor. Meslekte basın kanununa göre kadrolu 30 yılını doldurmuş bir isim olarak çok net şunu söyleyebilirim. Ben muhabirken benim baktığım alanda sorumlu siyasetçi, bakan, danışmanı muhabiri arardı. Temsilcim beni atlayarak benim alanımdaki isimle görüşse benim için tartışma nedeniydi. Ne yazık ki bugün basın danışmanları, muhabirler yerine yöneticileri tercih ediyor. Oysa o alana bakan muhabir önceliklidir. O alana bakan muhabir haberi almalı, yöneticisini bilgilendirmeli, haberini yazmalı, hatta ropörtajı yapmalıdır.

Haberin Devamı

- Siyasilerin yabancı ülkelerde ya da yurtiçlerindeki temaslarının izlenmesi önemlidir. Bunu da alan muhabirleri yapmalıdır. Siyasiler ya da danışmanları, bu mesleğin yaşamasını istiyorsa artık yöneticileri aramaktan vazgeçmeliler.