ABD'nin Ankara'daki yeni büyükelçisi Tom Barrack, "Sykes-Picot, Suriye'yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil, emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız" dedi. Bu sözleri bir diplomatın ağzından tarihsel bir özeleştiri olarak yorumlayabiliriz.
ABD'nin Ankara'daki yeni büyükelçisi Tom Barrack, sadece bir diplomatik görevle gelmedi. O, aynı zamanda Başkan Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi ve yakın arkadaşı. Göreve başlar başlamaz yaptığı konuşmalarla yalnızca Trump hükümetinin özelde Suriye sahasında ortaya koyduğu yeni bir Ortadoğu stratejisinin ve aynı zamanda da tarihsel bir özeleştirinin de sözcüsü oldu.
'SYKES- PICOT HATAYDI BİR DAHA YAPMAYACAĞIZ'
Bahsettiğimiz cümle, sıradan bir diplomatik demeç değil, bir dönüm noktası sayılabilir. Gerçekten hayata geçirilip geçirilmeyeceği tartışılabilir. O yüzden önce o cümleyi hatırlayalım. Tom Barrack "Sykes-Picot, Suriye'yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil, emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız" dedi. Peki bu ne anlama geliyor
Bir diplomatın ağzından tarihsel bir özeleştiri olarak yorumlayabiliriz.
1916 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları paylaşılmadan önce İngiltere ve Fransa arasında gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, bugün Ortadoğu'nun sınırlarını belirleyen temel yapı taşlarından biri.
Aynı zamanda yapay sınırlar, bölünmüş halklar, etnik gerilimler ve sürekli krizlerin de başlangıç noktası.
Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin hattında yüzyıldır süren çatışmaların çoğunun temelinde bu harita mühendisliği var. Bu mühendislik ileriki yıllarda bölgede ABD tarafından da uygulandı.
NEOKOLONYALİZM ELEŞTİRİSİ
Tom Barrack, tam da bunu söylüyor. Ve ilk kez bir Amerikan yetkili, bu tarihi mirası açıkça "hata" olarak tanımlıyor.
Bu çıkış belki de bugün en azından Suriye sahasında izlenmekte olan politikanın da ipuçlarını veriyor. Büyükelçi bu tutumlarını ise "Yeni sınırlar çizmeyeceğiz. Yeni yapay yapılar dayatmayacağız. Yerine bölge halklarını, yerel aktörleri ve komşu ülkeleri sürece dahil edeceğiz" sözleri ile ortaya koydu.
Bu bir neokolonyalizm eleştirisi. Üstelik bir Amerikalıdan
Ankara'nın beklentisi ise bunun sözde kalmaması. Özellikle de İsrail'in çıkarlarını korumak için ABD'nin bir anda karar değiştirip, bölgenin başka karmaşalara sürüklenmesine müsaade edilmemesi.
Haberin DevamıTÜRKİYE'YE VERİLEN MESAJ NE
Barrack'ın bu açıklamayı Ankara'da yapması boşuna değil. Türkiye, Sykes-Picot düzenine hep mesafeli duran, Misak-ı Milli söylemini gündemde tutan bir ülke.
Üstelik bugün hem sahada hem de diplomatik görüşmelerde yani masada etkili.
Aslında Amerikan Büyükelçisi bu açıklamayla Türkiye'ye "Sizi dışlamıyoruz, aksine sizinle birlikte hareket etmeyi planlıyoruz" mesajı veriyor.
SURİYE SAHASINDA AYNI TARAFTA YER ALMAK
ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki farklı ilişki dikkat çekici. Trump'ın aleyhinde konuşmadığı, hatta kameraların önünde övdüğü tek lider.
Suriye sahasında Türkiye'nin öncülüğünde gerçekleşen değişim ve gelişmeler ile ABD'nin yeni ajandası paralel.
Haberin DevamıGelelim perde arkasında olanlara; Türkiye ve ABD arasında Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunması konusunda karşılıklı mutabakat var.
İLİŞKİLERDE YENİ TANIM: 'DÜRÜST, DOĞRUDAN VE YAPICI'
Suriye politikasında büyük değişiklik yaşayan ABD'nin yetkilileri, Suriye sahasında YPG gibi sorunlu başlıklarda da "Koşullar değişti, aynı taraftayız" mesajı veriyor.
ABD-Türkiye arasındaki ilişki artık "Dürüst, doğrudan ve yapıcı" kelimeleriyle özetleniyor.
AKILLARDAKİ SORU: GERÇEKTEN KIRILMA MI YOKSA DİPLOMATİK DİL Mİ
Şimdi herkesin sorması gereken soru şu: Bu açıklama gerçek bir politika değişikliğinin işareti mi, yoksa bölgeyi yumuşatmak için kullanılan diplomatik bir söylem mi Sizlere yukarıdaki satırlarda kaynaklarımdan aldığım bilgileri özetledim.
Haberin DevamıŞimdi önemli olan dürüst, doğrudan ve yapıcı ilişkinin yerini bulması için;
ABD, İsrail için de bölgede mühendislik yapmamalı.
Türkiye ile ilişkilerinde CAATSA yaptırımlarına son vererek önemli bir adım atabilir. Her ne kadar tüm görüşmelerde "Kaldırmak istiyoruz, bunun için çalışıyoruz" deseler de Ankara somut adım görmek istiyor.
Eğer ABD gerçekten Sykes-Picot'tan vazgeçiyorsa, bu, sahada sınır tanımayan aktörlerle, masada bölge dışı güçlerin belirlediği çözümlerle vedalaşmak anlamına gelir. Bu durumda Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve hatta Suriye halkı yeni çözüm arayışlarında daha merkezi roller oynayabilir.
Ama eğer bu sadece söylemde kalacaksa bölgedeki halklar için "yeni" olan sadece eski travmaların güncellenmiş versiyonu olur.
Haberin DevamıEğer bu sözler gerçeğe dönüşürse Sykes-Picot'nun gölgesinde geçen yüzyıldan sonra Ortadoğu yeni bir döneme girebilir. Ama unutmayalım: Sözleri tarih yapmaz, kararlar yapar.
UZMANLAR NE DİYOR
KISMİ ÖZÜR OLARAK KABUL EDİLEBİLİR
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker: "Trump'ın yeni politikasında şimdilik Türkiye ile iyi geçinmenin, önemli konularda karar alırken Türkiye'yi ortak gibi görmenin ön planda olduğunu görüyoruz. Büyükelçi'nin sözleri 'hata yaptık' diyerek, kendilerini de tenkit anlamına gelir. Kısmi bir özür dilemek olarak kabul edilebilir. Bir yandan da ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. Tarih boyunca ABD-Türkiye ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Trump'ın ilk döneminde de bazı sorunlar yaşandığı unutulmamalı. 'Üç gün sonra bir politika değişikliği olur mu' sorusunun yanıtını da düşünmek lazım. ABD'nin dünyada harita mühendisliği yapmaktan vazgeçmesi pek mümkün görünmüyor. İsrail'i kollamaya devam edecektir. Bunu da İran'a diz çöktürme politikası ile yapacaktır. İsrail'e verilen bu destek Ortadoğu'yu sıkıntıya sokar. Kısacası bir yandan ABD'li diplomata teşekkür ederken, bir yandan inşallah devamı gelir demek gerekiyor."
SYKES-PICOT ANTLAŞMASI NEDİR
OSMANLI'NIN PAYLAŞILDIĞI HARİTA
Sykes-Picot Antlaşması, 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılan, daha sonra Rusya ve İtalya tarafından da onaylanan, Osmanlı Devleti'nin Ortadoğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli bir antlaşmaydı. Antlaşma 'itilaf ülkeleri'nin başarıya ulaşarak Osmanlı İmparatorluğu'nun bölünmesini öngören bir dizi gizli anlaşmanın bir parçasını oluşturuyordu.

76