Zaman zaman sosyal medya hesabımda gurur duyduğum, dünya çapında rüştünü ispatlamış, hatta birçok Hollywood yıldızının tercih ettiği markalar arasına girmeyi başarmış Türk markalarına yer veriyorum.

Ama o paylaşımların altına yazılan yorumlar karşısında hayrete düşmemek elde değil.
Modelleri yerden yere vuranlar mı istersiniz, fiyatını yüksek bulduğu için kullan at mendil muamelesi yapmaya çalışanlar mı istersiniz, taklit olmadığı, özgünlüğü ile aradan sıyrılmayı başardığı için komple aşağı çekmeye çalışanlar mı istersiniz...
Saymakla bitmez!
Hâlâ kaliteyi ve tasarımı etiket fiyatıyla doğru orantıda görenler ve pahalı diye tu kaka yapanlarla dolu markaların etrafları.
Özgün, taklitten uzak bir tasarıma, hele bir de kalitesi ve işçiliği kusursuz ise marka veya tasarımcı tarafından istenilen fiyat biçilebilir. İsterse 10 dolara mâl etsin, isterse 100 dolara fark etmez; tasarıma biçtiği fiyatı kimse sorgulayamaz.
Bu noktadan sonra sadece alıp almama iradesi devreye girer ama tasarımı kötüleme hakkına kimse sahip değildir.
Bu yüzden bizden dünya markası çıkması çok zor. Daha en başında kendi ülkesi, kendi tüketicisi yerden yere vurup markalaşmasına müsaade etmiyor.
Neymiş çok pahalıymış, neymiş biraz daha üzerine koyup marka alırmış, neymiş Türk markası bu fiyata satılamazmış...
O kadar bilinçsizce yazılan şeyler...
Tüm bunlara ve kendi halkına rağmen aradan sıyrılabilmiş ve aşağı çekilmesine rağmen dünyaya açılabilen markalarla şimdi daha çok gurur duydum.
Nackiye, Mehry Mu, Raisa Vanessa, Begum Khan, Serena Uziyel ve aklıma gelmeyen daha nice Türk markamız, iyi ki varsınız.

İstifanın nedeni belli oldu