Markalarla influencer'ların büyük savaşı

Geçtiğimiz yıllarda moda haftalarında defilelerden ziyade sokak modası ön plandaydı.

Bill Cunningham, Adam Katz Sinding, Tommy Ton gibi ünlü fotoğrafçıların kafa avcısı gibi hareket ederek, farklı bir detay gördükleri anda yakaladıkları kareler, tüm sezon boyunca en iyi moda dergileri ve mecralarda yayınlanırdı.
Ve o fotoğrafın sahibine 'jackpot' vurmuş olurdu.
Defilelere girmekten ziyade, o kadraja girebilmekti önemli olan.
Hele tüm moda haftalarında karesi olanlar, sektörün yeni 'IT Girl' listesinde en üst sırada yerini alırdı.
Influencer'ların trend olmaya başlamasıyla birlikte, sokak modasının DNA'sını elinde tutan 'mixmatch' stiller, markaların tam görünüm politikasını dayatmasıyla birlikte kısa bir süre içinde özelliğini kaybetti.
Şu an moda haftalarında defile öncesi yaşanan o ikonik dünya yok. O güzelim moda haftaları, markaların giydirdiği kişilerin tekdüze kıyafetleri ve kontratlı oldukları fotoğrafçıların çektiği fotoğrafların servis edilmesiyle Instagram karesine indirgenmiş durumda.
Bu yüzden çok uzun zamandır stiliyle ön planda olan It Girl'ler, genel yayın yönetmenleri, moda editörleri veya farklı isimlere rastlamıyoruz.
Artık sadece Kore marketinin tekeli üzerinde dönen, stilsiz ve sosyal medya fenomenlerinin takipçi sayıları doğrultusunda, defile sonrası sunum raporlarına indirgenmiş bir dünyaya dönüştü sokak modası.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Süslü dünya çatırdadı

Mixmatch görünümler daha fazla ilgi çekse de markaların "full look" (tam görünüm) tercihleri üzerine reklam sektörünün yeniden kurmak zorunda olduğu bu düzenin süslü dünyası çatırdamış durumda.
En beğenilen isimlerin reklama indirgenmiş hali, influencer'ların açgözlülüğü, erişim adına duruş ve tarzlarından ödün vermeleri sistemi çökertmeye başladı.
Çünkü full look dayatması karşısında tüketici tepkileri ayyuka çıktı ve influencer'lar kendi oyun alanlarında köşeye sıkıştırıldı.