Yaşın ilerlemesiyle ortaya çıkan farkındalık durumu ve stilin oturmaya başlamasıyla yavaş yavaş modanın manipülasyonundan uzaklaşmaya başlıyor insan.
Gardırop seçenekleri sadeleşiyor ve yıllarca bir köşeye kaldırılan parçalar yeniden gün yüzüne çıkıyor.
Uzun yıllardır elinizde olan bir parçanın yeniden trend olduğunu anladığınız an, evdeki o parçanın peşine düşmek harika bir his. O yüzden vintage mağazalarının verdiği haz, hiçbir zaman sezon butiklerinde yakalanamıyor.
Ana parçaları sezondan desteklemek güzel ama tasarım, stil ve hatta kalite söz konusu olduğunda vintage ürünlerin eline su dökmek pek mümkün değil.
Mesela Karl Lagerfeld'in tasarladığı vintage Chanel ceketleri, 2019 ve sonrasındaki tasarımlara yeğlerim. Yıllar geçse bile o tasarımların etkisi ve kalitesi yakalanamayacak çünkü.
Yurtdışındaki ikinci el kıyafet satan dükkân ve pazarlar birer vaha. Paris, Milano, Berlin, Amsterdam ve Stockholm bu konuda olağanüstü şehirlerden.
Her sezon podyumlarda yerini alan siluetler, size farklı ve kesinlikle alınması gereken bir parça gibi geliyor olabilir. Ama gözlerinizi parlatan o siluetler aslında geçmişin evrilmiş hali. Bunun farkına vardığınızda, orijinal tasarımı vintage mağazalarda aramak insana hazine avcısı hissi yaşatıyor.
Bulmayı başardığınızda ise o parça gardırobunuzun baş köşesine yerleşiyor.
Sezonda aldığınız parçaları kısa süre içinde herkesin üzerinde gördükten sonra sıkılıp bir köşeye kaldıracağınızı düşününce, bulduğunuz vintage tasarımı giymelere doyamıyorsunuz.
AZ, ÖZ VE ZAMANSIZ BİR GARDIROP
Sezondan büyük parçalar almayı bırakalı uzun zaman oldu. Yıllardır gerek yurtdışında, gerek online sitelerde hazine avcılığı yapıyorum.
Özellikle ceket, palto, etek gibi kilit ve maliyetli parçalarda istediğim tüm renk ve modelleri bulmayı başardım.