Güle güle Oğuz Ağabey, Galatasaray bildiğin gibi!

Galatasaray için diriliş maçı gibiydi Konyaspor karşılaşması. Şampiyonluk yarışındaki rakipleri yine puanlar kaybetmiş ve daha ligin ilk 6 haftasında -ki sezonun beşte birine tekabül eder- en yakın rakibiyle 6 puan farkı bulacağı bir maçtı. Konyaspor, ligin dişli ve Galatasaray'ın başına iş açabilecek takımlarından biriydi. Kaliteli oyunculara sahipti ve oyuna hükmetmesini biliyordu. Yani, Galatasaray'ın her sezon başında olduğu gibi bu sezon başında da fetret devrine girdiği şu dönemde asla karşılaşmak istemeyeceği rakiplerden biriydi. Üstelik, Yasin Kol gibi TFF Başkanı torpilli futboldan bihaber bir hakemin maçı yönetmesi ve tabiri caizse maçın içine etmesi, ayrıca Eintracht Frankfurt hezimetinin verdiği moral-motivasyon bozukluğu da cabasıydı.

Haberin Devamı ›

Kulübenin yetersizliği yine kanıtlandı

Gelgelelim Sarı-Kırmızılı takım maç başındaki tüm handikaplarını ilk 45 dakikada aşmayı başardı. Üstelik, çok iyi bir futbol sergilemeden, çok çaba sarf etmeden, kendisini çok fazla hırpalamadan... Bunda hiç kuşkusuz, sahaya Galatasaray karakterini koyan oyuncuların varlığı etkendi. Başta Torreria olmak üzere. Uruguaylı Atom Karınca, inanılmaz bir enerjiyle sahanın her yerini kapladığı bu karşılaşmada da takımının rakibe verdiği bütün boşlukları doldurduğu gibi, müthiş bir gole de imza atarak Galatasaray'ı üç farklı galibiyete taşıdı ve olası bir krizin önüne geçti! Olası bir kriz diyorum, çünkü uzatmalara beraber son 20 dakika Sarı-Kırmızılı takım için korku tüneli gibiydi, üç farka rağmen! Bunda elbette Okan Buruk'un erken 5 hamlesinin de rolü vardı. Bu hamleler aslında Galatasaray'ın yedek kulübesinin ne kadar yetersiz olduğunun göstergesiydi.

Haberin Devamı ›

Torreria, Uğurcan, İlkay, Singo ve Sallai...

Torreria'nın yanı sıra, ilk iki golün atak başlangıcını yapan ve bir çok kritik kurtarışa imza atan kaleci Uğurcan, Singo, İlkay Gündoğan, Yunus ve şu ana kadar sezonun adamı olan Sallai Galatasaray'ı galibiyete taşıyan isimlerdi. Bunlara Jakops'u, Abdülkerim'i ve bütün ağırlığına rağmen futbol zekasıyla hücum organizasyonlarının saha içindeki yönetmeni İcardi'yi de ekleyebiliriz. Diğerleri de pek kötü değildi aslında. Sadece futbolcular arasında bir korelasyon sorunu vardı. Özellikle forvet hattında ve Sane kaynaklı. Aslında Sane'den ziyade Yunus kaynaklı. Çünkü Alman yıldıza en yakın oynayan Yunus'tu ve bir çok atakta Sane'ye ya pas vermedi ya da verdiği pasların şiddetini ayarlayamadı! Bilerek ya da bilmeyerek!

Yunus-Sane problemi mutlaka çözülmeli

Bunlar bir takım için çok tehlikeli hareketler. Barış Alper'in menajerini ön plana atıp, bir nevi günah keçisi yaparak ücret konusunda baş kaldırması, kendisini Osimhen ya da diğer yıldız topçularla kıyaslayarak, ben de onlar kadar iyi futbolcuyum, onlar kadar isterim, demesi, Yunus'un da buna benzer sebeplerle sözleşmesinin uzatılması konusunda yönetimi bir kaç ay zorlaması, Kerem Aktürkoğlu denen şahsın yaptıklarının ise tüm Türkiye'nin malumu olması Galatasaray Yönetim Kurulunun insan yönetimi konusundaki zafiyetlerinin ve profesyonel bir sportif direktörün göreve getirilmesinin ne kadar elzem olduğunun göstergesi. Ben çok önemli dünya kulüplerinde bu tür sorunların yaşanmadığını biliyorum. Örneğin; Real'de M'Bappe'nin, Liverpool'da Salah'ın, Bayern Münih'de Kane'nin aldığı ücreti hiç bir topçu sorun yapmıyor. Ama Galatasaray'da dünyanın en iyi dört-beş santraforundan biri olan Osimhen'in aldığı para sorun yapılıyor! Üstelik adam, Araplar'ın 50 milyon Euro civarında verdiği maaşı redettiği halde!