Malum; 2025 Yılı Türkiye'de 'Aile Yılı' ilan edildi. Gerçekten de aile toplumun temelidir; ama sağlıklı bir toplumun! Bu konulara daha fazla girmeyeceğim elbette; çünkü, her ne kadar yaşadığım hayat açısından usta sayılsam da akademik olarak benim çok fazla uzmanlık alanım değil ve çetrefilli mevzular bunlar! Lakin, ailenin önemini de yadsıyamayız. Hiçbir dönemde, hiçbir şartta; asla... Hele, bizim gibi geleneksel ve feodal aile yapısına sahip toplumlarda!..
Haberin DevamıAslan fabrika ayarlarına dönüyor
Şimdi, aile kavramının Galatasaray-Antalyaspor maçıyla ne alakası var ve sen neden 4-0'lık sıradan bir lig maçı sonrası bu konuya giriyorsun, diye soracak olan çok fazla okur olduğunu tahmin ediyorum. En son söyleyeceğimi hemen şimdi ifade edeyim: Aile kavramının bu maçla çok yakından ilgisi var; elbette Galatasaray açısından. Özellikle de son haftalarda Sarı-Kırmızılı takım için iç karartıcı senaryolar yazılıyorken
Bütün spor ya da salt futbol kulüplerinin kendilerini aile kavramı içinde değerlendirdiğini biliyorum. Kendi açılarından haklı olabilirler. Lakin, bu kavramın altını ne kadar doldurabiliyorlar Asıl mesele bu! Ülkemizde, kendilerini profesyonel olarak nitelendiren birçok kulübün, bırakın aile olmayı, belli bir dönemde aile olmuşlarsa bile zamanla paramparça olarak böylesi bir bütünlüğün çok uzağında kaldıklarını söylememe bile gerek yok. Örnekler ortada! İlla isim vermek gerekirse, çok çarpıcı olmaları sebebiyle, birer futbol şehri olan Bursaspor ve Eskişehirspor, diyelim ve bu bahsi kapatalım.
Haberin DevamıSon zamanlarda gerek oynadığı futbol gerekse aldığı sonuçlarla kendi taraftarlarının dahi hedef tahtası haline gelen Galatasaray'ın dün gece Antalyaspor'u rahat geçeceği bütün futbol otoriteleri tarafından zaten tahmin ediliyordu. Öyle de oldu. Daha fazlası da olabilirdi; şayet maçın son yarım saatinde Sarı-Kırmızılı ekipte bazı futbolcular laubali davranmasaydı!
Victor Osimhen'den aidiyet dersi
Lakin bu maçta Sarı-Kırmızılı takım bana kalırsa şampiyonluğu ezeli rakibine bırakmayacağının sinyallerini verdi. Tamam, Antalyaspor ligin en zayıf halkalarından biri ve küme düşmeye namzet bir ekip. Ancak Galatasaray dört farklı kazandığı bu maçta şampiyon olduğu geçtiğimiz iki yılı anımsatan bir futbol sergiledi. Cim Bom, bundan önceki haftalarda da Anadolu takımlarına karşı skor olarak üstünlük kurmuştu. Fakat bu kadar dominasyon sağladığı bir maç olmamıştı.
Maça son derece coşkulu başlayan Galatasaray pozisyon bulduğu, ancak gol bulamadığı ilk 10 ile 30'uncu dakikalar arası hariç neredeyse maçın tamamında Antalyaspor'u sürklase etti. Bunda elbette en büyük pay Victor Osimhen'indi. Sarı-Kırmızılı takımın bundan önceki iki sezonunda saha içi liderliğini yapan İcardi'nin yokluğunda bu görevi üstlenmişti Nijeryalı yıldız. Bu tespitimin hat-trick yapmasıyla hiçbir alakası yok. Ülkemizde ilk kez üçleme yapması elbette çok önemli ama Osimhen attığı goller kadar saha içi ve saha dışı davranışlarıyla Galatasaray'ın bir aile, bir aidiyet ve his takımı olduğunu dosta düşmana bir kez daha gösterdi.
Haberin DevamıMertens'in kulübeden katkısı!
Nijeryalı yıldızın, gol krallığına giderken, kazanılan penaltıyı ligde henüz golü olmayan Morata'ya bırakması, uzun süredir sakatlığı nedeniyle takıma katkı veremeyen Yunus'un kendisine yaptığı asist nedeniyle kramponlarını cilalaması, oyundan çıkarken sahaya atlayan çocuğa formasını, her nasıl olduysa mixed-zoon'a giren çocuklara eşofmanını vermesi, forma şansı bulamayan Jelert'i maç sonu sahada teselli etmesi, tribünleri coşturması, takımını ateşlemesi Galatasaray aidiyetinin en önemli göstergesiydi.
Elbette başrolde Osimhen vardı ama kulübede oturan Mertens'in de 'Galatasaray Ailesi'ne katkılarını unutmamalıyız. Belçikalı yıldızın, yedek kulübesine çekilmesine rağmen, sanki teknik heyetin bir parçası gibi kenarda futbolculara direktif vermesi, oyunun durduğu zamanlarda saha içindekilere su servisi yapması, oyuna alındığı anda sahadaki futbol aklı olması ve arkadaşlarını yönlendirmesi 'takım ruhu'nun sahaya yansımasıydı.

131