Kitap dünyamız her geçen gün gelişiyor, çeşitleniyor, ekonomik sıkıntılara rağmen düşe kalka da olsa yoluna devam ediyor. Hem de teknolojinin sunduğu yeni imkanlarla aradaki duraksamaları telafi eden baş döndürücü bir hızla. Özellikle çocuk kitapları alanı devasa bir büyüklüğe ulaştı. Fuarlara katıldığımızda gördüğümüz odur ki çocuk kitabı reyonlarında uzun kuyruklar oluşmakta, çocuklar kendilerine hitap eden yayınları adeta kapış kapış etmektedir. Tabi ki burada bu yayınların dış görünüşleri yani kapak tasarımları, kitabın isimleri ve iç mizanpajı da çok önemli. Kitabın güzel bir çizeri varsa ve bu resimler ilgi çekiciyse alıcısı da çok oluyor. Bu bir sektör ve sektörün aktörleri de kendilerine gelen kitapları değerlendirmekte, uygun bulduklarını resimlendirmekte, iç ve dış tasarımı da beklentilere uygun bir formatta oluşturup piyasaya arz etmekteler.
Yayınevleri, artık her çizgili/resimli, yazı puntoları iri olan kitabı çocuk kitabı olarak piyasaya sunmuyorlar, zira içeriğin de önemli olduğu gerçeğinden hareketle işi ciddiye alıyorlar ve kılı kırka yarıyorlar. Editöryal anlamda da işi ciddi tutan yayınevleri pedagojik olarak kitap hangi yaş grubuna hitap ediyor, anlatılan konunun çocuğun ruhsal ve zihinsel gelişimine etkileri olumlu mu, değerler eğitimi açısından yazılanların bir kıymeti harbiyesi var mı diye metni de masaya yatırıyorlar. Bu aşamaları geçen metinler kitaplaşıyor ve stantlarda yerlerini alıyor.
Buna rağmen hâlâ bu vasıfları taşımayan ama renkli, cicili bicili olmasına rağmen çocuklar için asla uygun olmayan metinleri çocuk kitabı diye piyasaya sürenler de var. Belki birçoğu bunu ticari kaygılarla bilinçsiz bir şekilde yaparken kimileri de kasıtlı olarak bu tür yayınları piyasaya sürüyorlar. Burada elbette iş öğretmenlere ve velilere düşüyor. İçeriğini bilmedikleri, emin olamadıkları kitapları çocuklarına almamaları ve aldırmamaları gerekiyor.
Sektör bu şekilde hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşarken sırf çocuk kitabı ile uğraşan yayınevleri kurulmuş durumda. Bu yayınevleri hem metnin içeriği hem de sunumu açısından dikkatli ve titiz davranarak adeta markalaşmış durumdalar. Bu yayınevlerinden birisi de geçen yıl TYB ödülü alan Tulu Yayınları.
Elimde bu yayınevinden çıkan harika bir kitap var. İlknur Koç Aytaç'ın yazdığı ve Osman Büyükumutlu'nun çizdiği Aksa'nın Muhafızları… 134 sahifeden ve yirmi bölümden oluşan kitabın arkasında "Aksa Çocuk Haritası" başlığıyla verilmiş çok detaylı bir Mescid-i Aksa haritası bulunmakta.
Bu kitap; çok güzel bir hikâyesi ve başarılı kurgusuyla okurunu içine çekmeyi başarıyor. Merak ve heyecan duygusu okuru, kitabı eline aldığında bir solukta, elden düşürmeden okumaya teşvik ediyor. Hepsi birer hafız ola Asım, Asaf, Ahmed, Agah ve Arif hocaları Meryem'in kendilerine tevdi ettiği vazifeyi yerine getirmek için işgal altındaki Kudüs şehrinde acımasız birer katiller sürüsü olan İsrail askerleri ile aralarında geçen yüksek gerilimli maceraları okurken kendinizi Mecsid-i Aksa'nın dehlizlerinde buluyorsunuz.
Bu çocuklar kimdi sorusunun cevabını yine kitapta buluyoruz.
Bu çocuklar; "taşlara dahi durup selam verirler, incitmemek için neredeyse parmak uçlarında yürürlerdi. Sayısız peygamberin ayak izleri ve hatırası bu taşların, toprağın binlerce yıllık zeytin ağaçlarının arasında gizliydi. Onlar yüzlerce yıllık Müslüman hakimiyetinden sonra bu şehirde kalan ve şehri korumaya çalışan son Müslümanlardı." (s.44)
Çocukların görevi perşembe geceleri Mescid-i Aksa'da kalıp birer hatim okumak. Bu yazıldığı kadar kolay bir iş değil. Zira işgalciler Mescid-i Aksa'yı her gece yatsı namazından sonra kapatıp sabah namazı vakti açıyorlar. Açıldığında ise kimse elini kolunu sallaya sallaya içeri giremiyor. Zira işgalci teröristler, ibadet etmek amacıyla gelen Müslümanların içeri girmesini sudan bahanelerle sürekli engeller çıkarıyorlar, bazen günlerce kimseyi içeri almıyorlar.

5