Mavi Vatan'a "masal" diyenlerin anlayamayacağı şeyler

Doğru zamanda yapılan doğru yatırımlar Türkiye'nin enerji ve savunma sanayinde iyi bir noktaya gelmesini sağladı. İlk dönemlerinde sağlık ve alt yapı alanlarındaki yatırımları gibi son 10 yılda enerji ve savunma sanayi alanındaki yatırımları da AK Parti'nin siyasi başarısını destekledi. Bunlar sayesinde giderek daha büyük oynayan bir aktöre dönüştü Türkiye.

Ve tüm bunları "Ne işimiz var Akdeniz'de, bize ne lazım sismik gemi, o parayı asgari ücretliye verseniz ekonomi canlanır" gibi kasayı boşaltma heveslisi söylemlerle sabote etmeye çalışan muhalefete rağmen yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yatırım ve hizmet siyasetinden alıkoyamayınca, Türkiye'yi düşmanlaştırmaya, terör örgütleriyle ilişkilendirmeye, Erdoğan'a diktatör demeye başladılar. Terör örgütlerini Türkiye'nin üstüne saldılar. Gezi kalkışması ile başlayan, FETÖ kumpaslarıyla, PKK ve DEAŞ'ın eylemleriyle devam eden ve 15 Temmuz darbe girişimi ile tepe noktasına ulaşan saldırılar temelde Türkiye'nin bağımsız politikaları ve kalkınma hedeflerini kesme girişimleriydi.

Buna rağmen Türkiye, köprüleriyle, havalimanlarıyla, karayollarıyla, her türlü mamul ve hammaddenin, Çin'den Londra'ya ulaştırılabildiği en önemli transit ve terminal ülke konumuna geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Parti hükümetleri 22 yıl zarfında Türkiye'yi pek çok alanda 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde yapılanlardan daha fazlasını yaptı.

Ekonomiyi sadece vatandaşın harcama gücü üzerinden ölçtüğümüzde bugün Türkiye'nin nasıl bir ekonomik kapasiteye sahip olduğunu görmüyoruz. Bunları konuştuğunuzda dar gelirliyi görmezden gelmekle suçlanabiliyorsunuz. Halbuki tam tersi, bugün içinde olduğumuz ekonomik sıkıntıları aşabilmemiz doğru para politikaları kadar gelişmiş alt yapı ve kapasitemiz sayesinde olacak.

Geçtiğimiz hafta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar Türkiye'nin enerji tedariki ve üretiminde son 20 yılda katedilen yolu ve cari verileri paylaştı. Önemli olduğunu düşündüğüm notlarım şöyle:

-Ekonomimizin ve sanayimizin büyümesi sonucu Türkiye'nin enerji talebi son 20 yılda 3 katına çıktı. Zaten enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğumuz düşünülünce ekonomimizin büyüyebilmesi bu bağımlılığın daha da artması anlamına geliyor. Halihazırda Türkiye'nin birincil enerji kaynaklarındaki ihtiyacının yaklaşık yüzde 67'si yurtdışından karşılanıyor. Hem bu oranı düşürmek hem de önümüzdeki 30 yıl içerisinde enerji üretimini karbon nötr haline getirmek Türkiye'nin enerji alanındaki hedefi.

-Türkiye rüzgâr ve güneş enerjisi üretimi konusunda dünyada 11'inci, Avrupa'da 5'inci sırada. Mevcut kapasiteye önümüzdeki 12 yıl boyunca her yıl 5000 megavat daha ekleme yapılacak. Bu alanda kullanılan ekipmanların yerli üretime de başlandı.

-Türkiye petrol ve doğalgazda dışa bağımlı. 2016'da Berat Albayrak'ın bakanlığı döneminde alınan gemilerle dünyanın en modern filolarından birisi oluşturuldu. O gün kimler bu yatırımlara karşı çıkıyordu biliyoruz. Karadeniz'de yapılan sondajların neticesi ortada. Bu gemiler sayesinde Akdeniz'de bayrak gösterebildik. Akdeniz'de aramaya başladığımızda beraber çalıştığımız servis şirketlerinin birçoğu bizi terk etti. Yani gemilerimiz olmasaydı sondaj yapamazdık. Bu aramalar sayesinde Karadeniz'de Cumhuriyet tarihinin en büyük doğalgaz keşfini yaptık. Bugün Türkiye'de 20 milyon hanenin yüzde 12-13'ünü kendi gazımızı kullanıyor. Yeni bir üretim gemisi daha aldık. 2026 sonunda 20 milyon metreküp günlük üretime ulaşacağız. Bu miktar bizim İran'dan aldığımız toplam gaz miktarına tekabül ediyor.

-Türkiye petrol konusunda yüzde 92 oranında dışa bağımlı. Artan ihtiyacımıza rağmen bu oran son yıllarda yapılan arama ve üretimler sayesinde azalıyor. Gabar'daki günlük üretimimiz 47 bin varil. İhtiyacımızın yüzde 5'ini Gabar karşılıyor. Yakın hedef Gabar'ı günlük yüz bin varile ulaştırabilmek. Üstelik Türkiye artık Somali'de de petrol arama çalışmaları yapıyor.