Filistin'de çözümün neresindeyiz

Bugün, 13 Ekim Pazartesi günü, Mısır'ın Şarm eş-Şeyh şehrinde 20'den fazla ülkenin katılımıyla Gazze'deki ateşkes ve barış sürecini görüşmek üzere uluslararası bir zirve gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan da zirveye katılmak üzere Mısır'da olacak.

Trump ise İsrail Parlamentosu'nda konuştuktan sonra Mısır'a geçecek.

9 Ekim'deki ateşkes kararı da Şarm eş-Şeyh'te yürütülen müzakereler sonucunda alındı.

8 Ekim 2023'ten 9 Ekim 2025'e kadar geçen sürede, İsrail düzenlediği saldırılarla, çoğunluğu kadın ve çocuk olan 67 bin 682 kişiyi katletti. 170 bin 33 kişi de bu saldırılarda yaralandı. Gazze'de yüzlerce ampute çocuk var. Bunlar resmî rakamlar. Enkazların altında çok daha fazlasının olduğu tahmin ediliyor.

İki yıldır devam eden soykırımın ardından gelen ateşkes, herkesin yüzünü güldürdü. Gazzeli çocukların neşesi zaten hepimize yetti. Ama herkeste aynı tedirginlik! Hukuk tanımayan ve daha önce de defalarca türlü bahanelerle ateşkesi bozmuş olan İsrail'e kimse güvenmiyor. Buna Trump da dâhil.

Sürecin, ateşkesin ötesine geçip bir çözüme, bir anlaşmaya evrilip evrilemeyeceği hakkında elimizde veri var mı, buna bakalım. Yukarıda, biraz da uzatarak anlattığım müzakereler silsilesi, bunun öncekilere kıyasla farklı olduğu izlenimini veriyor. 7 Ekim'den önce, yalnızlığa terk edilmiş; İbrahim Anlaşması'yla Arap ülkelerinin çıkarlarına kurban edilmiş bir Gazze vardı.

Artık herkes anladı ki İsrail saldırganlığı sadece Filistin için değil, tüm bölge ülkeleri için bir tehdit.

9 Ekim ateşkes kararının bir çözüme dönüşme potansiyeli var mı, yok mu Hamaslı müzakerecileri suikastla katleden, aynı amaçla daha yeni Katar'a saldıran İsrail'i masaya oturtan sebep ne oldu Öncelik sıralaması yapmadan saymaya çalışalım.

İsrail'in saldırganlığı karşısında artık bölge ülkelerinin de kendilerini güvende hissetmemeleri, Hamas'ın avantajına dönüştü diyebiliriz. BM'deki Gazze oturumlarında da bu görüldü. ABD'nin petrodolar ilişkisinde olduğu ülkeler, Trump üzerinde etkili oldu.

Türkiye'nin, Hamas üzerinde en etkili aktör olarak öne çıkması, Trump'ın konuya yaklaşımına tesir etti. Hamas, süreç içinde hem taktik hem stratejik olarak doğru adımlar attı; müzakereden kaçmayan taraf olarak öne çıktı ve son süreçte de kendi şartları mahfuz kalmak kaydıyla ateşkes şartlarına "evet" dedi.

İran'ın, Hamas'ın arkasındaki ülke olarak görülmemesi, ABD ve Batı ülkelerinin konuya yaklaşımında etkili olmuş olabilir. Ama ondan da önemlisi, İran'ın sınırlandırılması bölgesel denklemde rahatlatıcı bir etki yarattı.

Trump, her ne kadar İsrail'in tezlerini önceliyor olsa da İsrail'in ABD dış politikasını esir aldığına dair kanaat, ABD kamuoyunda ve bir kısım siyasetçilerde ağır basmaya başladı. Trump'ın, Netanyahu'ya küfürlü şekilde "Tüm dünyayla savaşamazsın" demesi; Türkiye üzerinden Netanyahu'yu dengelemeye çalıştığı izlenimi veren sözleri, Trump'ın da artık bu saldırganlığı frenlemek istediğini gösteriyor.

Ama en önemlisi, dünya artık İsrail saldırganlığına karşı kitlesel olarak ayağa kalktı.