Neyden bahsettiğim herhalde anlaşılmıştır. Günlerdir konuştuğumuz Trump'ın açıkladığı, Netanyahu'nun kabul etmiş gibi davrandığı çözüm planı... Her ne kadar Müslüman ülkelerde müzakere edildiği izlenimi verilse de, İsrail ve ABD'nin birlikte kotardığı görüşü ağır basıyor.
Metinde yer alan maddelere geçmeden önce, zamanlamasının ne kadar manidar olduğunun altını çizmek lazım. Elbette BM Liderler Zirvesi süresinde kotarılmış bir iş değil bu. Belli ki damat Kushner ve İngiltere'nin eski Başbakanı Tony Blair'in bir süredir üzerinde çalıştığı, arka planda Hamas adına da birilerine danışılan; Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin de görüş bildirdiği bir süreçten bahsediyoruz.
Yani bir zamandır üzerinde çalışılan bir plandı bu. Trump'ın BM zirvesinden sonra Netanyahu'yu yanına alıp açıkladığı sözde barış ve çözüm planı... Ama şu haliyle, tam da Küresel Sumud Filosu'nun yarattığı sivil baskı; tüm dünyada Filistin'e destek gösterilerinin oluşturduğu yoğun kamuoyu; BM düzeyinde İsrail'e gösterilen açık tepki; Netanyahu'nun boş salona konuşması; öncesinde BM belgelerinde artık İsrail'in Gazze'de soykırım uyguladığının kayda geçmiş olması; Avrupa'nın İsrail konusunda yavaş yavaş ABD'den ayrışmaya başlaması; Trump'ın bile ABD içinde Demokrat kamuoyunun dışında, başta MAGA'cılar olmak üzere Cumhuriyetçi kesimler tarafından da eleştirilmeye başlanması gibi çok yönlü bir yalnızlaşmaya itildiği sırada böylesi bir planın açıklanması, her şeyden önce Netanyahu'yu kurtarma planı gibi gözüküyor.
Düşünsenize... Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin hakkında yakalama kararı verdiği soykırımcı Netanyahu'nun, olası bir anlaşma ile "barışın tarafı" olarak lanse edilme ihtimali var. Trump'ın Netanyahu'nun elini havaya kaldırıp zafer konuşması yaptığını düşünün... Hatta o çok istediği Nobel Barış Ödülü'nü Netanyahu ile paylaştığını! Böyle bir dünyada kim yaşamak ister
"Yok canım, o kadar da olmaz" mı dediniz O kadar da olmaz dediğimiz neler oldu, bir düşünün...
Bahse konu anlaşma metninin maddelerine gelelim...
Nihai kertede, kendi kara, hava ve deniz gümrüğü olan; bağımsız ve egemen bir Filistin devleti ilan etmeyen ve İsrail devletinin sınırlarını 1967 BM belgelerine göre çizmeyen hiçbir anlaşma, Batı Şeria'da zillet içinde yaşayan ve Gazze'de soykırıma uğrayan Filistin halkı için kabul edilebilir değildir.
Bunun Hamas'la falan alakası yok. "Doğacak bebekleri bile nasılsa bize düşman olacak" diyen sapkın bir dini ideolojinin "Hamas tehdidi" dediği şey, aslında tüm Filistin halkıdır. Dolayısıyla Hamas'ın ortaya koyduğu şartlar, bir siyasi yapı olarak Hamas'ın varlığının tescili olarak anlaşılamaz; ancak ve ancak işgalci güçlerden temizlenmiş Filistin topraklarında yaşayan halkın kendi kaderini tayin hakkı olarak anlaşılabilir.