Günlerdir Sednaya Hapishanesiyle ilgili görüntüleri izliyoruz. O cehennemde işkenceye uğrayanların anlattıklarını dinliyoruz.
Aklın alması zor, yüreğin kaldırması imkansız şeyler...
Nasıl dayanmışlar, nasıl insan kalabilmişler dedirten korkunç işkenceler.
Ancak Esed şebbihalarının aklına gelebilecek, ancak insanlıktan çıkmışların yapabileceği şeyler...
Devrimden sonra hapishane boşaltılmış. Muhabir arkadaşların konuştukları kişiler ise çok daha önce o cehennemde kalanlar. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen travmaları devam ediyor. Yeni çıkanların konuşacak durumda olmadıklarını tahmin etmek güç değil.
Acının katmerlendiği, yürekleri dağladığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bir tarafta İsrail'in bombalarla katlettiği çocukların gülerken ölen yüzleri...
Annelerin çığlıkları arşa ulaştı, yetim ve öksüz kalan çocukların hıçkırıkları içlerine akıyor artık. Gazze kasabı, Filistinlilerin kanını içmeye doymuyor. İçine çöken ABD merkezli dünya sistemi Netanyahu'yu tüm gücüyle desteklemeye devam ediyor. Başınızı ne yana çevirseniz yabancılık çekmeyeceğiniz bir manzara. Ha babam Müslüman kanı dökülüyor.
13 yıldır Esed'in zulmü altındaki Suriye halkı kurtuluş mücadelesi verdi. Esed'in işkencehanelerinden, bombalarından kaçıp sığındıkları ülkelerde de aşağılandılar üstelik.
Şam'ın gece külüplerinden haber yapanlar "Ne işleri var Türkiye'de Suriye'de hayat normal" diyorlardı.
Sednaya'yı gördüklerinde, orada yapılan işkenceleri duyduklarında, toplu mezarları öğrendiklerinde kafalarını çeviriyorlar. Olmamış, yokmuş, duymamış gibi davranıyorlar.
Filistinli Şair Mourid Barghouti'nin "O da iyidir" şiiri geldi aklıma. Diyor ya hani;
"Yataklarımızda ölmek de iyidir
temiz bir yastıkta
ve arkadaşlarımızın arasında.
Bir kez olsun
ellerimiz göğsümüze kapanmış,
boş ve solgun,
çiziksiz, zincirsiz, bantsız
ve belgesiz ölmek iyidir.
Temiz bir ölümle ölmek iyidir,
gömleğimizde deliksiz
ve kaburgalarımızda delilsiz.
Yanağımızın altında kaldırım taşı değil, beyaz bir yastıkla,
ellerimiz sevdiklerimizin elleri arasında,
çaresiz doktorlar ve hemşireler etrafımızda,
arkamızda zarif bir vedadan başka hiçbir şey bırakmadan,
tarihe aldırmadan,
dünyayı öylece bırakarak,

126