Vasatizm

Heyecan yok... Hırs yok... Futbol yok... Aksine psikolojik sinmişlik ve bıkkınlık var.

Bu şartlarda Başakşehir gibi dişli takımlardan 3 puan almak çok zor. Üstelik kendi kaderinin kapısını açık bırakırsan mutlaka golü yersin. Çünkü son 20 yılda kader hiçbir zaman senden yana olmadı.

Fenerbahçe ilk yarıya iyi başladı. İlk 15 dakika üç pozisyonu arka arkaya buldu. Orta alanda iyi bastı, kanatları kullandı, derin toplarla gol aradı. Hele bir tanesinde Duran kaleci ile karşı karşıya kaldı. Ama topu fazla açınca mutlak golü kaçırdı.

Sonra stop. Anlamsız bir şekilde stop. Hani kenardan "durrrr" diye bağırsan ancak bu kadar olur.

Bir de üstüne üstlük kaşındı da kaşındı. Ama savunma da son derece dikkatli Skriniar, Yiğit ve Ederson vardı. Kemen'in şutu dışında pozisyon yaşamadı.

Asensio etkili olamadı. Fred ilk 20 dakika dışında o da frene bastı. Levent ve Oğuz kanatları hiç kullanamadı. Semedo sakatlanınca yerine giren Kerem anlamsız bir panik içinde. Kardeşim senin kendini kanıtlamaya ihtiyacın yok ki. Normal bildiğimiz Kerem oyununu oyna takımına yeter. Ve bu oyuncunun bir an önce bu paniğini üstünden atmak zorunda.

Sonuçta karşılaşmanın ilk yarısı iki taraf açısından da vasatizm zirvedeydi. Yemeğin tadı tuzu ve malzemesi yoktu. Konuk takım ilk yarıda sürdürülebilir futbolunu anlamsız bir şekilde frene basarak oynaması da bu maçı bu hale getiren faktör vardı.

Bu maçın önemi elbette var. Ancak ilk yarıda bana Tedesco sanki Brann maçını daha fazla düşünüyor izlenimini verdi.

2.yarı değişen hiçbir şey yoktu. Vasatlık devam etti. Arka arkaya değişiklikler geldi. Enteresandır belki de bu sezon ilk kez Fenerbahçe oyuna kulübeden giren hiçbir futbolcudan verim alamadı. Hatta girenler çıkanları arattılar.

Tabii böyle maçlarda duran toplar çok önemli hale geliyor. Nitekim de Fenerbahçe Skriniar ile Asensio'nun kornerinden gelen topta golü buldu.