Yan gelir, eskiden meraklı, yerinde duramayan ya da vizyoner insanların tercihi olarak görülürdü. Asıl işi sürdürürken hobisini işe dönüştüren, boş zamanlarında ikinci işini yapan ya da birikimlerini küçük bir girişime yatıranların seçimi gibiydi. Ama artık bu tercihler, romantik girişimcilik çabalarından çıkıp bir zorunluluğa dönüşmeye başladı diyebiliriz. Yan gelir, artık; tercihten çok bir savunma refleksi. Geçim mücadelesinde bireylerin ikinci hatta üçüncü işlere yönelmesi, kişisel gelişim ya da hayallerin peşinde koşmaktan çok, "hayatı idame ettirme sanatı" oldu.
Enflasyonun yükselmesi ve beraberinde; alım gücünün azalması ve gelir dağılımındaki eşitsizlik, tam zamanlı çalışanlar için bile hayatı zorluyor. Maaşlar, temel ihtiyaçlara bile zor yetiyor. Kiralar, mutfak giderleri ve çocukların eğitim masrafları derken ay sonu hesapları çok defa değişiyor. Bu tabloda, bir yan gelir edinmek lüks mü, giderek bir zorunluluk mu olduğunu; bireyin dünle bugün arasındaki satın alma gücü belirliyor.
Bugün birçok beyaz yakalı çalışan, gün içi kurumsal hayatın içinde koştururken, akşamları ve hafta sonu sosyal medya içerikleri üretiyor, çevrim içi ders veriyor, ürün satıyor ya da yatırım yapıyor. Mavi yakalılar için de durum farklı değil. El işçiliğiyle ürün hazırlayanlar, taksicilik yapanlar ya da mahalle esnafı olarak ek gelir sağlayanlar... Çalışan nüfusun önemli bir bölümü artık çift mesaili parçalanmış bir hayat sürdürüyor.
Yan gelirin bu denli yaygınlaşması bazı riskleri de beraberinde getiriyor. İlk olarak, sürekli çalışmak ve hiçbir zaman boş kalmamak, zihinsel yorgunluğu üst noktalara taşıyabiliyor. Akşamları ve hafta sonunu dinlenmek için değil; verimli değerlendirmek zorunda olduğu süre olarak algılıyor. Çoğu sosyal medya platformu da motivasyon adı altında bu baskıyı körüklüyor. "Bugün ne ürettin", "Gelirini nasıl çeşitlendirdin", "Hangi alanda yatırım yaptın" gibi cümleler, bir süre sonra birey üzerinde yetersizlik duygusuna zemin hazırlıyor.
Ayrıca, sürekli bir yan işe yönelmek, ana kariyeri gölgede bırakabiliyor. Odak bölünmesi yaşanıyor ve sonuç olarak bir alanda derinleşmek yerine birçok alanda yüzeysel çabalar günün sonunda elde kalıyor. Bunun sonucu da uzun vadede hem iş kalitesinin hem de kişisel tatmininin azalması oluyor.
Dijitalleşmenin hızlanması ve hayatın içinde vazgeçilmez bir yer alması ile birlikte; sermayeye gerek duymadan içerik üretimiyle para kazanmak, çevrim içi danışmanlık vermek ya da kripto/finans yatırımları yapmak olanaklı. Freelance işler, içerik üreticiliği, çevrim içi eğitimler ve e-ticaret gibi alanlar; düşük maliyetle başlanabilecek pratik yollar arasında yer alıyor. Dijital ürün satışı ya da PDF rehberleriyle bile pasif gelir yaratmak mümkün. Ayrıca borsa, kripto ve hisse yatırımları gibi daha stratejik yollar da değerlendirilebilir. Bazı kullanıcılar için mikro görev platformları ya da podcast yayıncılığı gibi alternatifler de etkili olabilir.