Küresel ekonomi, sadece haberlerdeki grafiklerden ibaret kalmıyor; evimizin içinde, iş hayatımızda nabzını tutuyor. Sabah kahvenizin fiyatı, Kolombiya'daki kuraklıktan etkileniyor. İş yerinde yapay zeka destekli yazılımlar, raporları sizden hızlı yazarken patronunuz "verimlilik" nutukları atıyor. Küresel büyüme 2025'te yüzde 2.5-3'te tökezlerken, enflasyon cüzdanınızı, otomasyon ise işinizi tehdit ediyor. Herkes çocuğunu hangi işe yönlendireceğini kara kara düşünüyor. IMF ve Dünya Bankası'nın kasvetli raporları, market fişinize, maaş çekinize yansıyor. Borsa dalgalanmaları, ticaret savaşları, jeopolitik gerilimler...
Öncelikle, küresel ekonominin nereye gittiğini konuşalım. Kısa cevap: Yavaşça, tökezleyerek, muhtemelen de bir duvara doğru. Uluslararası Para Fonu (IMF), Temmuz 2025 güncellemesinde küresel büyümenin 2025'te yüzde 3.0, 2026'da ise yüzde 3.1 olacağını öngörüyor. Önceki tahminine göre bir tık yukarıda ama yine de vay be dedirtmiyor. Dünya Bankası ise daha karamsar: 2025 büyümesi yüzde 2.3'e gerileyecek, 2026-27'de ise ancak hafif bir toparlanma bekleniyor. OECD'nin Haziran 2025 raporu da benzer: Yıl sonuna kadar küresel çıktı sadece yüzde 2.6 artacak, ki bu 2008 krizinden beri en zayıf dönemlerden biri.
Bu rakamlar, bir araya gelince, resmin ne kadar kasvetli olduğu ortaya çıkıyor. Ortalama alırsak, 2025 büyümesi yüzde 2.5-3 civarında sallanıyor. Salgın sonrası toparlanmanın hayal kırıklığı. Neden böyle olduğunun yanıtı: Ticaret politikaları belirsizliği, ABD-Çin gerilimi, Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Doğu'daki savaşta… Enflasyon hâlâ inatçı, faizler yüksek, tedarik zincirleri kırık dökük. Dolayısıyla bireyler öngörüde bulunmakta zorlanıyor. Bu kadar değişkenin olduğu bir denklemin sonucu bireyin evine ve cüzdanına doğrudan etki ediyor. Ancak birey denklemin unsurlarını bilemiyor ve etkilerini de öngöremiyor.
Burada bir parantez açalım, konuya. Hatırlayalım Adam Smith'i. 1776'da "Ulusların Zenginliği"nde, serbest piyasanın mucizesini anlatırken, bireylerin kendi çıkarlarını kovalarlarken; sonuç olarak toplumun iyiliğini sağladığını söyler. Ama bu sihir, bir varsayıma dayanır: Her birey "tam bilgili"dir. Yani bu ne demek; fiyatları bilir, alternatifleri tartar, rasyonel karar alır. Peki, gerçek hayatta Bireyler nasıl "tam bilgili" olacak; bilgi asimetrisi her yerde. Satıcılar gizli maliyetleri saklar, tüketiciler araştırmaya üşenir.
Adam Smith'in "Ulusların Zenginliği"nden beri çok şey oldu ama Smith'in varsaydığı o "tam bilgili birey"i bir türlü göremedik. Bugün gelinen noktada nihayet tam bilgili birey masaya oturuyor mu İşte burada devreye giriyor yapay zeka: Acaba bu kaosta, yapay zeka bireyi tam bilgili mi kılacak, göreceğiz. Şayet yapay zeka simülasyonları, spekülasyonları ve manipülasyonları ortaya çıkarırsa birey için bir şans doğacak. Tam (gerçek) bilgili birey, doğal olarak eski haline göre daha rasyonel karar verecek ve küresel etkilere karşı evini ve cüzdanını muhafaza edebilecek.