Çalışanların lojmanları, dolapları ya da çekmeceleri aranabilir mi

İşverenler, yönetim hakkından ya da çalışma mevzuatının yüklediği sorumluluklardan hareketle işçilerin kontrolünü sağlamak istemekteler. Diğer taraftan işçiler, çalışma hayatı içinde kişisel haklarını korumaya çalışmaktalar. Bu noktada, işçilerin izlenmesi ve denetlenmesi faaliyetleri ile işçinin özel hayat alanının korunması arasındaki sınır; pek çok ihtilafa gebe. İş veriminin yüksek tutulması, iş yerinde olabildiğince sürtünmesiz bir çalışma ortamına bağlıdır. İşveren tarafından tercih edilecek denetim metotları ile günün sonunda elde edilen sonuçların kıyaslaması yapılmalıdır. Amacını aşan uygulamalar, fayda yerine sorunun kaynağına dönüşebilmektedir.

Nitekim Ömer Seyfettin, Yüksek Ökçeler hikâyesinde; Hatice Hanım'ın ayakkabı tercihi ile çalışanları arasındaki ilişkileri anlatırken, dün olduğu kadar bugüne ve yarına da düşündürücü bir eser bırakmıştır. Hatice Hanım, yüksek ökçeli ayakkabı giydiği vakit çalışanları onun geldiğini ayak sesinden anlayarak kendilerine çeki düzen verirler. Ne zamanki yüksek ökçeleri bırakır Hatice Hanım, o zaman olan biteni anlar ancak işler pek de iyi gitmez. Ne var ki, yüksek ökçelerin çalışanlara kendilerini derleyip toparlamaları için bir şans verdiğini gözden kaçırmamak gerekir. Denetim ile iş yeri düzenini sağlamayı ve iş verimini koruyup arttırmayı hedeflerken, kontrol öncesi bilgilendirmeler yerinde olacaktır.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 2'inci maddesi; iş yerini "işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da işyerinden sayılmıştır.." olarak tanımlamıştır.

Yasa maddesindeki yaklaşım, "işin görülmesi (mal ve hizmet üretimi) ile bağlantısı bulunan yer" olarak belirlenmiştir. Bu nedenle, iş yeri içinde ya da dışında bulunan lojmanlar iş yeri sayılmayacaktır. İşçiye konaklaması için tahsis edilen lojmanlar konut niteliğinde olduğu ve barınması için verildiği kabul edilmektedir. Lojmanlar, konut dokunulmazlığına haizdir. Dolayısıyla lojmanların iş yeri niteliği bulunmamaktadır. Konaklama için kullanılan lojmanların, iş yapılan yer ile bir bağlantısı bulunmamaktadır. Lojmanın iş yerine yakınlığı ya da iş yeri içinde kalması niteliğini değiştirmeyecektir. Bu durumda lojman, işçinin özel hayatının geçtiği konut olduğu ve özel hayatının gizliliği kapsamında olduğu göz önüne alınmalıdır.

Anayasanın 20'nci maddesinde özel hayatın gizliliğine yönelik düzenleme yapılmıştır: "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." hükmü getirilmiştir. Bu nedenle özel hayat alanında kalan lojmanda haberli ya da habersiz yapılacak bir arama, özel hayatın gizliliğinin ihlalini doğuracaktır. Türk Ceza Kanunu'nun 134'üncü maddesi ile "Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." hükmüne yer verilmiştir.

Özel hayat alanında konut olarak kabul edilen lojmanlarda; herhangi bir arama yapılması için hâkim kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan durumda yetkili merci tarafından yazılı emir gerekecektir. Bu durumda işveren tarafından işçilere tahsis edilen lojmanlarda haberli ya da habersiz olarak arama yapılması olanaklı olmayıp; yapılması halinde cezai müeyyidelerle karşılaşılacaktır. Bunun yanı sıra özel hayatının gizliliği ihlal edilen işçi, iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkını kullanabileceği gibi tazminat da talep edebilecektir.