Söylenti!

Transferde söylenti devri geçerli artık. Söylentinin açıklaması; piyasayı kızıştırmak, menajer futbolcu ve yönetici arasındaki üçgenin tıkır tıkır işletilmesi. Geçmişte transfer mevsimi geldiğinde futbolcuyla görüşülür, söz alınır ve mertçe imzalar atılırdı. Arada bir futbolcu kaçırma eylemine rastlardık ama o günler şimdiki tezgahların yanında hiçbir şey. Müsait olanı kötüye dönüştüren hayatta insanlığını kaybedenlerin en kolay kazandığı şeydir para! Dolar ve Euro'nun kokusunu alanlar piyasada sürterken, söylentilerin mafyası bile var! Çünkü işin içinde kıyak para var!
İlk hedef transfere meraklı olan yöneticileri tahrik etmek. Hele başarıya açsa! Kakalama istasyonlarında milyonlarca dolarlık transferlerin karşılığında hiçbir şey alınamamış olması da söylenti değil gerçek. Hazır olmayan bir adamı bile söylentilerle transfer etmenin perde arkasında birileri varsa, birilerini parmağında oynatan başka birileri de var demektir. Ne acıdır ki Türk futbolu kişilik sınavlarını yıllar önce bıraktı. Gazeteciliğin altın yıllarında bu meslekten birinin adının parayla anılması olacak şey değildi. Söylentisi bile olmadı.
Yerli gençlere güvenmeyip yabancılara kasaların anahtarını verenlere saygı duymam mümkün değil. Bir zamanlar İstanbul'un amatör takımlarıyla hazırlık maçları yapılırdı da ne yetenekler çıkardı. Bakırköy Zuhurat Baba'da küçük bir toprak saha vardı. Pazar günleri şöhretler turnuvası olurdu, amatör futbolcular da o maçlarda şans bulur ve birden kendilerini büyük kulüplerde bulurdu. Geçmişte gol kralı ve efsane olanlar oralardan çıktı.

Şimdi her takımın arama ve tarama ekipleri var ama genellikle yöneticilerin adamları. Her şeyden önemli kulüplerimizin altyapı diye bir gerçeği ve başlarında teknik adamları var. Arada birileri çıkıyor ama bir elin parmakları kadar. Oysa transfer borsasını yerle bir eden yerli forsaların zaferi olmalıydı futbol. Paranın ve etiketin gücüne karşı alın terinin devrimi. Yabancıların beceriksiz ruhuna yaratıcı beden bulamayanlar onları oynatmak için sayısız neden bulurken ve günü kurtarmak gerçeği teknik adamlara yöneticilere egemen olurken bu gerçeklerin hükmü yok!
Yabancıya karşı değilim ama istiap haddini aşan anlayışa ve avantayı lehimleyen kumpaslara karşıyım. Kaliteli oyuncuların ligimize neler kattığını inkar etmiyorum ama transfer edilen futbolcu sayısı arttıkça azalan kaliteyi hesaplamayı da reddetmiyorum. Onlarca transfer yapıp hala talihten medet uman teknik direktörler de sadece bizim ülkemizde. Talihten çok daha anlamlı bir gerçek varsa o da çalışmaktır. Her teknik adama sezon başında içi transfer dolu define sandığı armağan edilmiyor. Üstüne üstlük taklaya gelmesi için gereken bütün şartlar üretiliyor ama bu şartlarda bile ayakta kalanlar var. Ben onlara "teknik adam" diyorum. Çünkü şartlar eşit değilse kazananlar kazanmış sayılmazlar!


Warning: mysqli_close() expects exactly 1 parameter, 0 given in /home/koseyazarioku.com/public_html/themes/templates/footer_yazi.php on line 19