Nostaljik rüya!

Dünya Kupası elemelerinde Hollanda ve Norveç karşısında oynadığımız futbol bizlere Katar'daki finalleri teklif etti, bizler kıytırık maçlarda o teklifi reddettik. Şimdi canlı yayınları seyrediyoruz! Katar'da adı büyük nice futbol ülkesini yenebilme zevkinden ülkemizi mahrum edenlere sesli harflerle selamlarımızı yollasak ne yazar! Yeni dünyada varsa yoksa teknoloji. Sahada kimin ne kadar koştuğunu bilgisayarla hesaplamakla devrim yaptıklarını zannedenlere inat; "futbola yazık olmuş" diyoruz. Eski yılların futbol ve kalite kokan finallerine uzanırken gözlerimiz dalıyor. "Baktıkları kirli suda kendi yüzünü göremeyenler için teknolojik sihriniz var mıdır" diye soruyoruz da cevaplar askıda kalıyor. Dünya kupalarında çocukluğumuzdan beri bizim gibilerin gönlü Brezilya'dan yanadır. 17 yaşındayken sihirbaz rütbesine erişen Pele'den kalan futbol dokusudur bu, burnumuzda tüten mazinin kokusu. Dünya kupasını kazanmaktan daha değerli olan insanların gönlünü kazanmaktır, bunu da onlar başardılar. Uçaklara "tayyare" denirdi o yıllar, teknolojinin bir adı vardı; radyo! O radyolardan isimlerini duyduğumuz, gazetelerden resimlerini ezberlediğimiz insanların bakışları bile saftı temizdi. Futbolun ana maddesi mücadele ve sihirli ayakların gösterisiydi. Savunma oyuncuları faul yapmanın bile asalet gerektirdiğini gösterirdi. Eski Yeşilçam filmleri gibi. Maziyi hatırlatma tabletleri üretmek için kafa yoran bir eczacı tanımıştım da 1970'li yılları anlata anlata bitirememişti. Ben yiğit insanların bol olduğu, futbolcu kültürünün tutanaklara geçtiği o zamanları yaşadım. Unutamadığım Dünya Kupası finali 1974 yılındaki Almanya-Hollanda maçıydı. Bütün futbolcuları gerçek birer yıldız olan iki takım arasındaki armoniyi ve kaliteyi bir daha hiçbir finalde göremedim. Ama biriktirdikleri "adamlığın kartpostallarıyla" rüyalarını futbolla süsleyen çocukları çok gördüm.