İkilemler!

Adana Demirspor karşısında izlediğim Fenerbahçe "ikilemler" takımıydı. Maçın ilk yarısında galibiyeti görsel sanata dönüştüren sihirli bir topluluk, ikinci yarıda maçı kabusa çeviren başka bir takım. İlk yarıda harika bir Valencia ve takım arkadaşları, ikinci yarıda Onyekuru'nun perişan ettiği savunmayla beraberliğe davetiye bastıran içe dönüklük. Rakitskıy'ın kırmızı kartı, Alioski'nin harika golü olmasa kabus maç sonuna kadar sürebilirdi. H H H Valencia'nın yorgun düşüp kontrol altına alındığı zaman dilimlerinde, rakip alanda yeni bir teori geliştiremeyen ve savunmadaki çöküntüyü seyreden Jorge Jesus'u rakibi uyandırma servis şefi olarak işaret ederim. Ama ilk yarıdaki doğrularına mahsuben; özel bir Fenerbahçe yaratma projesini de görmezlikten gelemem. Birkaç hafta sonra tahribatı yüksek bir Fenerbahçe izleyeceğimizin garantisi var. Çünkü ustalar için açığa çıkan yanlışları doğrulamak diye bir gerçek de var. Not: Adana Demirspor'un gösterdiği karakterli duruşun hakkını da verelim. H H H Beşiktaş da Fenerbahçe gibi ikilemler arasında bir yolculukta. Rakip alana bindirdiği zaman ortaya harika bir takım çıkıyor, taraftar kendini gol ve futbol sergisinde hissediyor. Ama içine kapandığı zaman rakibin iştahını kabartan başka bir takım çıkıyor ortaya. O kadar baskıya rağmen durum 3-1 olduktan sonra "kuşkular" oluştuysa, bunu yorgunluğa mı verelim, yoksa teknik patronun bakış açısına mı Bunun cevaplarını gelecek maçlarda daha net alacağız. Not: Weghorst takım aşkına da uygun, tribün kültürüne de. Erken başlayan sevda Weghorst'un gösterdiği olağanüstü mücadeleyle de çok daha büyüyecektir. H H H Takım oyununa henüz geçiş yapmayan Galatasaray galibiyetin adını Gomis koydu. Gomis iki maçta da zamanlama hatası yapmadığı vuruşla "bireyselleşme taktiğine" damga vurdu. Geçen sezon Adana'da sihirli bir yolculuğa çıkan Yunus Akgün'e, ayaklarından nur yağan Kerem Aktürkoğlu'na ne oldu Seferoviç koordinatlarını mı yitirdi topa vurma becerisini mi