İhanet ve sadakat!

Birr anket yapılsa, "bu formayı taşımam için gerekli tüm şartları oluşturanlara karşı ben tek şartı bile yerine getirmediğim zaman aldığım ücretin yarısını iade edeceğim!' diyebilecek kaç futbolcu vardır Cevap: 'Bir tane bile yoktur!' Derbide Beşiktaş'ın 2 farklı öne geçmesinin ardından tribünlerde bol gollü bir galibiyet rüyası dolaşırken bir anda her şey kabusa döndüyse, Fenerbahçe'nin Beşiktaş karşısında 2 farklı yenilgiden galibiyete ulaşmasının 30 milyon Euro'luk Orkun Kökçü'nün takımına ihanetiyle ilgisi vardır. "Beşiktaş'ı Orkun Kökçü yendi" dersek Orkun'un takımına verdiği hasarı işaret etmiş oluruz ama Fenerbahçe'nin emeklerini de görmezlikten gelmeyelim.

Çünkü Beşiktaş 10 kişilik Galatasaray karşısında galip durumdayken aynı şeyi başaramadı. Fenerbahçe sadakat ve inanç takıma hakim olduğu için kazandı. Şartlar ne olursa olsun böyle bir ortama hakim olmak her takımın harcı değilse, Fenerbahçe'nin galibiyeti alkışları hak etmiştir. Her ne kadar maçın ikinci yarısında pozisyonlarda gevelese de! Öncelikle İsmail Yüksek'i tırnak içine alıyorum. Bu adamı bütün yabancıların üstünde tutuyorum. Hem satranç oyuncusu hem hamal olmak herkesin harcı değil çünkü. Skriniar da geldiği günden bu yana en iyi futbolunu oynadı.

Sergen Yalçın'ın da bu yenilgide payı büyük. Takımın başında kalmaktansa gördüğü kırmızı kartla Orkun'un peşinden gitmeyi hedefledi. Ardından da dahiyane bir kararla, rakip alana bindirip ayağında top tutacak Cengiz Ünder'i oyundan çıkarıp Salih Uçan gibi birinden medet umdu. Bunlar çaresizliğin belgesidir. Bir teknik adam takımı bir kişi eksik kaldığı için kendine yeniliyorsa, takım da kaybedecektir. O yüzden Beşiktaş'ın düşünce yetmezliğinden yenildiği gerçeğini söylemek haksızlık olmaz. Bu sonuçla da Beşiktaş'ın üst katlarla ilişkisi kesilmiştir. Kesilmesi gereken biletlere mahsuben!

Galatasaray kalitesi düşük futbolla liderliğe tezgah kurmakla, sahada oyun kurmak arasında sıkışıp kaldığı için kendi evinde 2 puan daha kaybetti. Koca takımda kendini futbol olarak ifade eden bir tane adam yoktu. Sezon başından beri talihiyle kazanmak da bir yere kadar. Saha ortasındaki siluetlere kimlik kontrolü ve emek analizi yapılmadıkça, Galatasaray'ın kaybedeceği daha nice puanlar olacaktır. Ayrıca Fenerbahçe'yle aradaki puan farkını da matah bir şey zannetmesinler. Çünkü bu takım 3 önemli maçı önemli maçı kendi sahasında oynadı ve bu ligin ikinci yarısı da var. Birkaç hafta sonra liderliğin el değiştirme ihtimalini de yok saymayalım. Barış Alper Yılmaz'ın sezon başındaki halinden uzak olması; istediğini elde ettikten sonraki umarsızlık durumudur. Oyundan alınırken yuhalanması da "gitmek isteyene yolu göster parayı değil" gerçeğinin dışavurumudur.