Hayat sineması!

İnsani değerlerin lağvedildiği futbolun sosyal konuları da vardır. Mesele sadece pozisyon doktorluğu değil, mesele kötülüğün sanat haline getirilmesi. Mesele üç paralık soytarıların bile kara parayla sevimli hale dönüştürülmesi. Kötülüğün reklam harcamalarına gerek yoktur, çünkü bütün kötülerin arkasında onlardan daha kötü birileri vardır. Parayı nereden buldukları bilinmeyen USA patentli adamların fiyakalarından geçilmez de onlar milyon dolarlarıyla çocuklarımızın geleceğini çoktan zimmetlerine geçirmişlerdir. Üstelik hiçbir şeyden sakınmazlar!
Medya eski medya değildir artık. Güçlünün kanatlarının altında olmaktan ve birilerinin eline bakmaktan gurur duyanlar çoktur. Meslek onurunun içi boşaltılmışken, sosyal medyanın hazine sandıkları doludur. Duyarlılık noktalarının işgal edildiği bir düzende asıl mesele yolunu bulmak! Kimse tarih yaratmıyor sadece eski tarihleri yıkıyor ve yağ gibi üste çıkıyor! Üstelik itibarları da gün geçtikçe artıyor.
Bütün eleştiriler futbolcular, hakemler ve federasyon üzerine yoğunlaşırken, sistemdeki ahlaki çöküntüyü sorgulayan yoktur, çünkü herkes durumdan memnundur! Futbolun geleceğini rehin alan bahis baronlarını nedense kimse soruşturmaz! Kirli para en güçlü silahtır çünkü!
Görüyoruz ki bu ülkeye güzel insan lazım değil. Futbolumuzun kötülük sembollerine itiraz eden kaç kişi tanıyorsunuz Aşık Veysel'in "uzun ince bir yolda" yürümekle bıraktığı onurlu ismin ne kadar değerli olduğunu hisseden futbolsever kalmış mıdır "Benden olsun çamurdan olsun" duygusunun insanlardan alacağı bir şey kalmamışken!
Çocukken uç uç böcekleri için söylediğimiz bir tekerleme vardı. "Uç uç böceğim annen sana terlik pabuç alacak!" Anneler etini dişine takar böceklere terlik pabuç alır ama gözlerini para bürüyenler çocukların ayaklarındaki ayakkabıları bile alır. Sinekten çıkardıkları yağı o ayakkabıların üzerine sürüp "yeni moda" diye piyasaya sürer. Bu devran da böyle sürer gider! Kötülüğün zaferidir bu. Ya da yeni dünyanın ticari mahareti!