Dava farkı!

Fenerbahçe'de başkanlık yarışını Ali Koç kazandı, hayırlı olsun. Aziz Yıldırım karanlıklara tuttuğu "Fener'le" ve işaret ettiği gerçeklerle bu seçime çok şey kazandırdı. Koltukların sahibine olan sadakatini kulüp başkanının da oturduğu koltuğa göstermesi gerekir. Bu sorumluluklar; ezeli rakiplere saygılı olmak ve toplumu gerilime sürüklemekten vazgeçmektir. Her şeyden önemlisi; "bizi şampiyon yapmayacaklar" nakaratından kurtulmaktır. Taraftarlara yükledikleri acılara yakınlık duymayan ve sorumluluktan muaf tutulan futbolcuların aldıklarının karşılığını vermek gibi yükümlülüğü yoksa, dış güçleri içeride aramak daha mantıklıdır.

Fenerbahçe'nin büyüklüğü çuvalla para harcamakla ve şampiyonluğu dilden düşürmemekle elde edilmiş bir gerçek değildir. Bu kulübün öznesi aydınlıktır, o yüzden karanlığa göz kırpan düşünceler Fenerbahçe'de ömür boyu yasaklıdır. Ama o yasak sessizce kaldırıldıysa, Aziz Yıldırım'ın verdiği hayati mücadeleye bile sırtını dönenlerin gözleri zor açılır. Bu yarışta en çok üzüldüğüm sahne, seçimden bir gün önce Aziz Yıldırım'a tepki gösterenlerdi. Hayatını bu kulübe adamış birine yuh çekiliyor da manzara seyrediliyorsa, Aziz Yıldırım'ın uğruna hapis yattığı değerlerle, Aziz Yıldırım'a yuh çekenlerin savunduğu değerler arasında sevda farkı vardır dava farkı vardır. İlkeler de sürgüne gönderilmiştir.

Aziz Yıldırım, Fenerbahçe tarihinin en yürekli başkanıdır. Bu seçimi kaybetmiş olsa da görkeminden hiçbir şey kaybetmemiştir. En kalleş şartlarda bile haksızlığın ve kumpasın karşısında dimdik duran bu yiğit adam sadece Fenerbahçe'nin değil ülkesinin de neferiydi. Uykusuz kaldığı gecelerin, ömründen verdiği yılların bedelini ona yuh çekenler ve çektirenler ömrü billah ödeyemez. Sevda; üzerine formayı geçirmekle ve göğsüne neşterle "Fenerbahçeliyim" diye yazmakla büyüklük kazanmıyor, duruş gerekiyor. Her şeyden önce saygılı duruş!

Fenerbahçe'de değişen gerçeklerin anonslarıdır bunlar. Fenerbahçeli 'konuşmacı hanımefendinin' Ali Koç için kurduğu cümleleri beğenmeyen Vefa Küçük'ün gösterdiği saygısız duruşa bakın. "Konuşmak için bize yalvardı biz de kıyafetine güvenip söz verdik!" Böyle "küçük" adamların Fenerbahçe'de bir koltukta oturacağını düşünmek birilerine rahatsızlık vermiyorsa "kadına saygıdan" söz etmeye hakları yoktur. Ne acıdır ki insanlığın kötü tarafını temsil edenleri ödüllendirmek için bu ülkede sebep çoktur.