Çimento!

Özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray arasında garip bir transfer yarışı var. Her iki kulüp de iyi takım kurmanın hayaliyle bu transferleri yapıyor ama başları sıkışınca "kulüpler batıyor" diyenler de bu transferleri yapanlar. Aşılan limitler, milyonlarca dolar borçlar sorgulanmıyor ama etiketli transferlerin verim analizleri şimdiden hazır. Birbirlerine "deve kini" besleyen başkanların karakter analizine hiç gerek duyulmuyor. Çünkü futbolumuzun yasasında dinamizmi ayakta tutmak için vuruşmak şart! Adalet, zarafet ve asalet kombinasyonu eskidendi, çok eskiden. Şimdiki zamanın yöneticilik felsefesi yarattığı zemine oturdu. "Eleştiren düşmandır!" Büyüklerin şampiyonluk uğruna harcadıkları sadece para değil ülkenin geleceğidir. "Kulüpleri kimler batırdıysa onlar yukarı çıkarsın!" diye haykırdığımız zamanlar oldu da hiçbir hükmü olmadı. Kulüpler batmaz! Transfer mevsimlerinde patlatılan hercai fişekler belki krizleri fişekler ama yolların kenarına asılan levhalara da iyi bakmak gerekir. O yüzden gelecek programlara hazırlıklı olun. Belki de kulüplerimizin "yabancı alıcılarıyla" oynanıyordur. Ya da ödenmesi gereken borçlar için çocuklarımızı kefil yazdığımızı unutuyoruz. Bundan üç yıl önce yine böyle bir transfer mevsiminde, babasıyla birlikte yanıma gelen liseli bir delikanlı ilginç bir soru sormuştu. "Elde avuçta ne varsa son kuruşuna kadar transfere harcamakla intihar mektubu bırakmak arasında ne fark vardır" Verdiğim cevabı hatırlıyorum. "Eskiden yöneticiler çocuklara gözü gibi bakardı, şimdi sizlere ödemeniz gereken borç senetleri olarak bakıyor." Çocuk yüzüme baktı sustu. "Yani" dedim, "intihar mektupları sizlerin adına yazılıyor." Yabancılar için transfer bataklığı icat edileceğine genç futbolcularımız için de birkaç çivi çakılsa. Kendi renklerinin yanlışlarına arka çıkılmasa, madem futbol erkek oyunu biraz da yapılan yanlışlar için mertçe öne çıkılsa. Kulüplerin içini boşaltıp lüks otelinde