ABD için 'istikrarsızlaştırmak'önemli

Eğri oturalım doğru konuşalım, ABD bugün dünyanın en büyük, ordusu en güçlü, maliyesi en sağlam ülkesi. ABD için dünyanın tek hegemonu olma süreci, 2.Dünya Savaşı'nın sona erişiyle başladı.Ama Sovyetler Birliği'nin dağıldığı 1991, "ABD Barışı" (Pax Americana) denen düzen (veya düzensizliği) sağlamak için "grand strategy" (büyük strateji) uygulamasının başladığı tarih oldu.

Uzmanlarına göre bu sözde "barış" düzeni, 5 ayak üzerinde kuruludur:

1 - Kuzey ve Güney Amerika'da ordu vasıtasıyla tam bir egemenlik kurmak;

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

2 - Batı Yarıküre'de ABD'yi tehdit edebilecek bir güç merkezine izin vermemek;

3 - Kuzey Amerika'yı işgal etmek veya Güney Amerika'da üs kurmak üzere, bir gücün yaklaşmasına engel olmak;

4 - Dünyadaki tüm denizlerde ABD'den habersiz veya izinsiz bir donanma hareketine izin vermemek;

5 - Herhangi bir ülkenin Amerika'nın üstünlüğüne meydan okumasına engel olmak.

Bu strateji çerçevesinde ABD bir o ülkeyle, bir bu ülkeyle ittifaklar kurdu; kimi zaman o ülkeye, kimi zaman bu ülkeye savaş açtı. Coğrafya ve nüfus tabanlı uluslararası siyasetle ilgili araştırmalar yapanlar, ABD için ne bu ittifakların uzun vadeli olması ve meyve vermesi ne de savaşların zaferle sonuçlanmasının önemli olmadığını söylüyor. ABD için önemli olan, bölgesel bir gücün ortaya çıkmasını önlemektir. Başlattığı savaşların nasıl bittiği bile ABD açısından önem taşımaz; yeter ki bu savaş o ülkeyi, o bölgeyi istikrarsızlaştırsın.

Vietnam'ın güneyi işgalini önlemek için girişilen savaş, Kuveyt'i işgaline engel olmak için Irak'a açılan savaş, Yugoslavya dağıldıktan sonra Sırbistan'ın yeni bir bölgesel güç olarak ortaya çıkmasını önlemek için yaptığı müdahale ve nihayet El Kaide'ye karşı Afganistan, Irak ve Suriye'de başlatılan savaşların hiçbirinde ABD net bir galibiyet sağlamadı, kimi zaman harekatı yarım bırakıp gitti. Neden Çünkü o ana kadar bölgede yapılan istikrarsızlaştırma yeterli görülmüştü; ABD silahlı kuvvetlerinin daha fazla masraf etmesine, askerlerini kaybetmesine gerek kalmamıştı.

El Kaide'ye karşı savaş ise askeri açıdan tam bir maskaralık halini aldı. Çünkü ABD'nin, İslam'ı siyasetin, sözüm-ona "cihat" fikrinin aracı olarak kötüye kullananları ortadan kaldırma, onların Afganistan, Irak ve Suriye'de açtıkları hasarı gidererek, siyasal ve sosyal düzeni yeniden tesis etmek gibi bir amacı yoktu. Tersine amaç, bu üç ülkeyi mümkün olduğu kadar istikrarsızlaştırmaktı.