Ülkesi olmayan bir Filistin nasıl olacak

İki gündür, İngiltere, Fransa, Avustralya, Kanada ve Portekiz'in, Filistin devletini tanımış olmalarını konuşuyoruz. Kimimiz beğeniyor; kimimiz, bu tanıma kararında, Avro-Amerika ülkelerinin 1942'de BM'de Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını talep eden "Biltmore Programını" kabul etmelerinden bu yana, sürdürdükleri ikiyüzlü ve içten pazarlıklı tutumun devamını görüyoruz.

1942 diye söze girip Filistin tarihinden söz etmek istemiyorum. Gerçi tarihi kimin yazdığı önemli bir nokta:

"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, gerçekler insanı şaşırtacak bir mahiyet alır." -- M. K. Atatürk

Amerika ve öteki ülkelerin önüne, Filistin'i tanıma imkânı, mesela 15 Kasım 1988'de sürgünde Filistin Devleti'ni ilan eden ve Filistin Devleti'ni resmen kuran Bağımsızlık Bildirgesi, Cezayir'de okunduğu gün çıkmıştı. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) yasama organı olan Filistin Ulusal Konseyi (FUK) tarafından ayakta alkışlanarak kabul edilen bildirgenin ardından Arafat, Filistin Devlet Başkanı unvanını almış,bir yıl sonra da Cumhurbaşkanı ilan edilmişti.

Bütün bunlar, Avrupa ve Amerika için birer tanıma fırsatıydı. FKÖ ile 1975'ten beri resmi ilişkileri olan Türkiye, Filistin Devleti'ni ilk gün tanıyan ülkeler arasında yer almıştı. ABD'nin arabuluculuğu ile 1993'te Washington'da, iki yıl sonra Mısır'da imzalanan Oslo I ve II Anlaşmaları ile İsrail "Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını" tanıdığı bir barış sürecini kabul etmişti.

Ama Osmanlı Devleti'ni yıkarak Filistin'i kontrolüne alan ve (Musevilere değil) Siyonistlere bağışlayan, onların "Musevi'den başkasının yaşamadığı bir İsrail" kurması için yıllarca koruma sağlayan İngiltere ve daha sonra Siyonizmin koruyuculuğu görevini devralan ABD, bırakın Filistin'i tanımayı, BM kuruluşlarına üye olması ve böylece sağlık, eğitim ve kalkınma yardımı alabilmesini bile, oylarıyla, vetolarıyla engelledi. Filistin'i tanıyan ülke sayısı 94'e ulaşınca Filistin Yönetimi, BM ve bağlantılı kuruluşlara devlet olarak üye olmaya çalıştı, ancak bu çabalar da ABD'nin Filistin'i kabul eden herhangi bir kuruluşa fon sağlamayacağı yönündeki tehditleriyle engellendi.

Hafta başında BM Genel Kurulu'nda devlet ve hükümet başkanları zirvesi yapıldı ve ülkeler uzun süredir askıda olan "iki devletli çözüm" formülünün canlandırılması için görüşlerini açıkladılar. Bu vesile ile Filistin'i tanıyan ülke sayısı 157'ye ulaştı. Aralarında ABD yok ama bugüne kadar Filistin'i BM'de görmeye tahammül edemeyen İngiltere ve Fransa var.

Ama hala soru şu: Nerede bu Filistin Oslo Anlaşmaları ile "İsrail ve Filistin'in, güvenli ve tanınmış sınırlar içinde bir arada var olacağı çözüm" için arabulucu olan, ABD adına anlaşmayı imzalayan ABD başkanı Bill Clinton hayatta! 30 yıl önce attığı o imzanın onur ve haysiyeti hatırlatılarak, kendisine sorulsa… Veya "resmen" tanıdıkları devlette Gazze halkının demokratik bir seçim süreciyle işbaşına getirdiği İslami Direniş Hareketi (HMS) için "O bir terör örgütü; yeni devlette yeri olamaz!" diyen Fransa Cumhurbaşkanına ve İngiltere başbakanına sorulsa… "Nerede bu Filistin"