Netanyahu, eceline susadı

Netanyahu, rüşvet ve kamu malını zimmetine geçirmek suçlarından alacağı en fazla 10 yıllık hapis cezasından kurtarmak için, her şeyden önce ülkesini ateşe attı; Yahudiliğin adını mahvetti. Başlattığı savaşın nasıl biteceği belli olmadığı için şimdi, Filistin ve Lübnan ve İran'dan sonra Suriye'yi o savaşın içine çekiyor. Amerika ne kadar ona "Suriye'den uzak dur!" dediyse de, o, bu mümkün değil. Netanyahu'nun uğursuz vücudunu hapishane hücresinden kurtarması için savaşın sürmesi, hatta genişlemesi, ölen masum insan sayısının artması gerek.

Mahkeme, dava konusu 4 dosya için neredeyse iki yıldır erteledikten sonra şimdi duruşmaların hafta iki gün devamına karar verdi. Netanyahu'nun avukatları "Bugün şöyle bir hareket var; müvekkilimiz şu cephedeki gelişmeleri takip etmek zorunda!" diye bu duruşmalardan bile kaçınarak yargılama sürecini uzatmaya çalışıyor.

Ancak bu duruma bakıp da Netanyahu'nun savaşı rastgele bir şekilde uzattığını ve yaydığını düşünmek hata olur. Savaşın uzaması Netanyahu'nun işine geliyor; ama yayılma alanlarının seçimi sürdürme tarzı, ABD'de Derin Devlet'in "Perpetual war, endless war, forever war" (sürekli savaş, sonsuz savaş, sonsuza kadar savaş) isimleriyle adlandırdığı, ama sonuçlanmasına yol açacak net koşulların belirlenmesine izin vermediği dış politika aracı, kavram olarak Vietnam Savaşı ile (1955-75) ortaya atıldı. Sonra Afganistan'daki Sovyet işgalinin sona erdirilmesi için yapılan savaş (979-89) bu kategoriye sokuldu.

Burada bir parantez açmak gerekiyor: ABD'deki derin devlet, bizim kullandığımız ve (Prof. Atilla Yayla "Bitmedi!" diyor ama) varlığı sona ermiş olan "vesayetçi asker-sivil elit" oluşumundan farklıdır; Vesayetçi elit, darbe yaparak iktidarı eline almak veya güvendiği kişilere vermek ister; Derin Amerika, hükumete kimin gelip-gittiği ile ilgilenmez; sadece hükumetin belirli siyasetleri izlemesini sağlar.

Nitekim, bu "sürekli savaş" kavramı sayesinde, ABD'de bazı kurumlar, İsrail'in korunması, İran (ve onun izinden gidecek İslamcı grup veya ülkelerden, batının enerji ve ticaret yollarının korunması için, Orta Doğu'ya yeni bir şekil vermeyi kararlaştırdı. Bu siyaset 1989'da George Bush'un başkan olmasından bugüne kadar, liberal-muhafazakar, Demokrat-Cumhuriyetçi farkı gözetmeksizin, başarıyla uyguladı.

"Başarıyla" ifadesini sınırlamak gerekir; çünkü Cumhuriyetçi olmasına, Derin'lerle ilişkisini gizlememesine rağmen, Donald Trump, hem birinci döneminde, hem ikinci döneminde, onların bölge haritasını yeniden çizme hedefini tartışmadı; ama şimdi bunun savaşla olmasına itiraz ediyor. Ediyor ama bu itirazı pek ciddiye alınmıyor; çünkü: