İsrail bu kez boşa basacak

Çin ve ABD'nin, çok kutuplu yeni dünyanın liderliğine adaylıklarını ilan ettiklerison ulusal güvenlik belgelerinin, bölgemiz, özellikle Filistin davası, Suriye'nin birlik ve bütünlüğü, bu çerçevede Türkiye ile İsrail'in hızla bir çatışmaya doğru yol aldıkları yorumları açısından ele alınmasını gerekli kılıyor.

Gerçi böyle bir değerlendirmeyi yapmak için bu belgelerin yayınlanmasından bu yana geçen süre, söz konusu 4 ülke diplomasi ve ulusal savunma mekanizmalarının değerlendirmelerini almak için çok kısa. Ancak, Türkiye ve İsrail gibi kemikleşmiş siyasetleri olan ülkelerle Filistin ve Suriye gibi, dışişleri ve askeriyesi sürekli ayakta 4 ülkeden söz ettiğimize göre, ABD ve Çin'in hayallerindeki (veya tasarım masasındaki) plan, proje, tasarı, entrika, komplo, adına ne derseniz tabloda ne değişirse değişsin, bunun bize bakan ayağında fazla bir değişiklik olmaz. İsrail kendi 10 milyon yurttaşının güvenliğini tehlikeye atan yayılmacılık saplantısından, "ABD tek kutuplu dünyanın liderliğinden çekiliyor" diye kurtulacak değil.

Ancak… İsrail'in bu "Filistin'in tamamı İsrail'indir; İsrail de sadece Yahudilerin ülkesidir!" batağından çıkmasını, Siyonizm'e esir düşmemiş çoğunluğun sonunda söz hakkını edinebilmesini sağlayacak yeni bir öge var ki, ABD'nin veya Çin'in strateji belgelerinden kaynaklanmıyor. Bu öge, "7 Ekim baskını, Hamas terörü, 1200 İsraillinin öldürülmesi" gibi gerçeğe aykırı ifadelerle, 70 bini toprağa verilmiş, ama bir o kadarının da yıkılmış bina enkazının altında bulunan Filistinliyi katletmesinin yarattığı tepkidir.

70 yıldır kemikleşmiş bir İsrail yanlısı siyaset izleyen batı ülkeleri başta olmak üzere, dünya halklarının, Musevi'si, Hristiyan'ı, Müslüman'ı ile her ulusun, gençleri başta olmak üzere, aydını, iş insanı ve (az da olsa) bazı siyasetçileriyle ayağa kalkması, İsrail'in stratejik denklemini altüst etti.

Bu denklemin, bugüne kadar bir tarafında bir Siyonist ordu kurmanın masrafı; bazı ülkelerde ve kurumlarda başgösteren tecrit siyasetinin bedeli vardı. Buna, BM'nin yeni Filistin olarak ayırdığı toprakların tamamını işgal etmenin, gerçek Filistin topraklarında bin yıllardır yaşayan Arap halkın evlerinden, köylerinden, kentlerinden çıkartılarak başka ülkelere göçe zorlanması (etnik temizlik) ve yine de gitmeyerek evlerinde kalanların ise öldürülmesi (soykırımı, jenosit) gibi, İsrail'in var olduğu günden beri ödediği sözüm-ona "bedel" de eklenmelidir.

Denklemin getiri hanesinde ise, İsrail olarak kazandığı stratejik derinlik, bölgedeki başlıca su kaynaklarını elinde tutmak, yeni yerleşim yerleri kurma imkânı ve Filistin'in kurulmasına engel olmak vardı. İsrail'de solcu veya sağcı, dinci veya laik ama tamamı Siyonizm'in esiri olmuş tüm hükumetler, tüm siyasetçiler bu denklemin artılarını ve eksilerini karşılaştırıyor ve mevcut siyasete devam kararı alıyorlardı. (Filistinlilerle ilk ve son ciddi barış anlaşmasını yapan ve bunun bedelini 1995'te bir suikasta kurban giderek ödeyen İzak Rabin'i bu güruhun dışında tutmak gerekir.)