Almanya, 'iyi' misin

Hani bir tanıdığınız, delice şeyler yapmaya, çılgınca şeyler söylemeye başlar; ona sorulacak tek soru vardır: "Sen iyi misin"

Bir insanın kendisinden beklenen sağduyunun, hatta haksızlığa karşı göstermesi beklenen tepkinin ölçüleri vardır. Bu ölçüler aşılıp kişi kendisinden beklenen olgunluğu göstermediğinde yapacak çok da şey yoktur; bir-iki sorgulama ve eleştiriden sonra döner gidersiniz. Ama ya bu kişi, sadece kendisini değil, koca bir ulusu, hele milletler camiasının saygın üyesi bir ulusu temsil ediyorsa Bu ülkenin kollektif şuurundan, tarihsel birikiminden beklenen sağduyuyu, aklıselimi, tepkiyi aşan bir ifade, o ulusun adına, seçilmiş bir siyasetçi tarafından dile getirilirse

Almanya'nın ne zaman yıkılacağı belli olmayan kıl payı bir meclis çoğunluğuyla başbakanlığa gelen Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Bavyera Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) ittifakının bir süredir başkanı olan Friedrich Merz, takip ediyorsanız bildiğiniz gibi, İsrail dendiği zaman gözlerinin dolmasıyla tanınıyordu. Birlik 90/Yeşiller Partisi başkanı Annalena Baerbock kadar İsrail'in Filistinli soykırımı destekleyen demeçler vermese ve (henüz) Alman Parlamentosunun huzurunda "İsrail kendini savunmak için Gazze'de sivilleri öldürebilir" (15 Ekim 2024) dememiş olsa bile, Merz, sadece kendisinin değil, bütün Alman muhafazakarlarının sağ duyusundan şüpheye düşüren bir açıklama yaptı: Merz, İsrail Eurovision şarkı yarışmasına sokulmazsa, Almanya'nın yarışmayı boykot edeceğini söyledi.

Almanya, İkinci Dünya Savaşı'nın son yıllarında, Avrupa'daki Musevilerin üçte ikisi oranında, 6 milyon Musevi'yi, kurşuna dizerek ve gaz odalarında zehirleyerek imha etti. Naziler, Alman olmayan ulusların ülkeden çıkartılması programıyla 1933'te iktidara geldiler ve 12 yıl boyunca hem Almanya'dahem de işgal ettikleri diğer Avrupa ülkelerinde "etnik temizlik" yaptılar. Ancak Museviler uzun yıllar Avrupa'nın diğer uluslarıyla birlikte var oldukları için, Hitler'in ifadesiyle "Almanya'nın Yahudi lekesinden temizlenmesi" mümkün olmayınca, 1941'de çocuk-kadın-erkek bütün Musevileri toplama kamplarına sevk ettiler. Sadece Alman Nazileri değil, Ukrayna, Macaristan, Polonya, Belçika, Hollanda ve Fransa'da da Museviler tutuklanarak toplama kamplarına sevk edildi. Bu ülkelerdeki toplu cinayetler de sayılınca bir buçuk milyonu çocuk, 6 milyon Musevi, Roman, akli ve bedeni engelli Alman katledildi.

Birleşmiş Milletler bu katliamı "Holokost" adıyla, insanlık tarihinin yüzkarası olarak kayda geçirdi. Bu kara elbette, diğer işbirlikçilerinden çok daha fazla Alman milletinin yüzündedir. Ama bu yüzkarası Alman milletinin aklını başından almamalıydı. Almanlar da bütün diğer uluslar gibi, Holokost'un konusu olmuş olmanın İsraillilere başka halkların soyunu tümüyle yok etmek, evlerini, köylerini, kentlerini, hastanelerini, okullarını, yollarını yer yüzünden silme hakkı vermediğini bilmek zorundaydılar.