Dünyada 80 yaşını gören insanların yüzdesi 8'imiş. Benim ailemde bildiğim kadarıyla 150 yıldır erkeklerde 80'i gören yok. Ben ailemde hiç kimseye nasip olmayan bir yaşam uzunluğuna ulaştım.
İnsan doğası gereği hiç yaşlanmayacak ya da sonsuz yaşayacakmış duygusuyla yaşamını mutlu kılan bir varlık.
Dünyanın hemen hemen hiçbir nimetinden yararlanamayacak kadar melekelerini yitirmiş biri bile yaşama tutunmak için her türlü çabayı gösteriyor.
Ve 80 yılın bir ara muhasebesinin de yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Çok şeye alışmamız gerekiyor. Yaşamımızın ilk evrelerinde büyükbaba ve annelerimizi, orta evrelerinde anne ve babalarımızı, daha sonra da gülüp oynadığımız, aynı değerleri paylaştığımız, kızdığımız, sevdiğimiz, âşık olduğumuz, hep yanımızda olmasını istediğimiz insanların bizi terk ettiğine tanık oluyoruz.
Çalınan her telefona eskisi gibi coşku ile sarılmıyor, bir sevdiğimizle ilgili kötü bir haber almanın endişesini yaşamaya başlıyoruz. Zamanın ve ölümün geriye döndürülemez olduğunu yaşayarak öğreniyoruz.
Zaman zaman gösteremediğimiz sevginin pişmanlığını yaşıyoruz. 'Keşke' diyoruz... Ancak yaptığımız iyi şeyler, özellikle bir başkası için yaptığımız iyilik ve fedakârlıkları anımsıyor ve 'iyi ki' diyoruz... İkisinin toplamından çıkan sonuç yaşamımızın kalitesini veriyor...
Yaklaşık 7 milyon yıldan bu yana insanın var olduğunu biliyoruz... Hiçbirimiz bugünkü düşünce ve olanaklarımızla geçmişi değerlendirip yargılayamayız.
Her insan sadece kendi dönemine aittir. Biz sizinle aynı zaman dilimini aynı değerleri paylaştık, aynı acıları yaşadık, aynı şeylere sevindik. Çünkü biz aynı zamanın çocuklarıyız.
Gerek insan nüfusunun artışı gerek iletişim araçlarının gelişmesi ve gerekse yepyeni bir yaşam biçiminin egemen olduğu bir devreye hızla girdik. Bizden öncekiler bu geçişleri çok daha gri yaşadıkları halde, özellikle son 30-40 yılı içinde ortaya çıkan teknolojik değişim insan sosyolojisini hiçbir devirde olmadığı kadar değiştirdi; değiştirecek de...
Benim kuşağımın kalabalık içinde yalnız yaşamanın ne olduğuna artık alışması gerekiyor. Dijital yaşama geçiş aile bağlarını hızla koparıyor; etrafınızda istemediğiniz kadar insan ve kalabalık var; ancak siz onların arasında yalnızsınız.
Bizim anılarımız artık sadece bizim kuşağımız için dinlenmeye değer bulunuyor. Anılarını anlatmayan adam ruhen çöker; kendini gereksiz hissetmeye başlar.
Ancak bizim anılarımızın bu kuşağın işine yarar tarafı kalmadığını da artık kabul etmemiz gerekiyor. Bizzat benim yaşadığım bazı konuşmalarda, dinleyenlerin birçoğunun yüzlerinde "herhalde sen dinozorları da görmüşsündür" gibi bir ifade gözlenmekte. Yepyeni bir dünyaya ayak basıyoruz; bu yeni dünyada yerimizin ne olduğunu düşündünüz mü