Cinayet!

Farkında mısınız Her gün bir cinayet haberi okur olduk. Gün geçmiyor ki tanınmış biri kurşunlara hedef olmasın. Ulu orta işlenen cinayetler... Yaralamalar... Meksika'ya dönmek üzereyiz. Gencecik çocuklar, yeni yetme delikanlılar bir anda kanlı bir katile dönüşüveriyorlar. Peki tarihimizdeki en namlısını biliyor musunuz Durun o halde... Merhum ağabeyimiz Dr. Turhan Temuçin'in hayatını kitaplaştırdığı Antep Canavarı Abdullah Palaz'ın inanılmaz öyküsüne uzanalım. Adı Abdullah Palaz... Ama ona Antep Canavarı deniyordu. İlk cinayetini 12 yaşındayken işledi. Dayısını öldüren 2 kiralık katili baltayla parçaladı. Ama bu cinayet faili meçhul olarak kaldı. 2'si baltayla 8'i bıçak ve falçatayla kalanları ise ateşli silahlarla olma üzere toplam 43 cinayet işledi. Bunların yarıya yakınını cezaevinde yaptı. Yaralamalarını ise çıkartmak neredeyse imkansız. Kendi hatırladıklarını bile toplasanız 250'nin üzerinde yaralama çıkıyor. 3 kez büyük koğuş baskını düzenledi. En büyük koğuş baskınını yaptığı Afyon cezaevinde girdiği koğuşta 59 yaralı 1 ölü çıktı. 4 kez idam cezası yedi. 740 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye'nin 38 ayrı cezaevinde 48 yıl net hapis yattı. Sonra 1991 affıyla cezaevinden tahliye oldu. Ve dışarıda eceliyle öldü. Ardında bunca cinayet olan birinin 69 yaşında eceliyle ölmesi tuhaf geldi değil mi Ama kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki 'Antep Canavarı' silah kullanmak kadar kendini korumakta da usta... Güvenmediği kişilerin yanında içki içmiyor... Silahını elinin altına almadan yatmıyor... Hangi cezaevine girerse girsin ilk iş içeri bir silah sokmayı beceriyor. Belki de en acayip yanı ise yemek ikram edildiğinde ikram eden yemeden yemeğe kaşık sürmüyor. Ve tüm bunları tam 48 yıl boyunca bir yaşam prensibi haline getirerek yaşıyor. Dr. Temuçin'in kitabına uzanalım... Her cezaevinde yapılan vukuatlar kısa sürede sürgünü de beraberinde getiriyordu. Abdullah ve arkadaşları bu kez Bursa Cezaevi'ne getirilir. Cezaevi müdürü bu azılı mahkumlara sıkı bir gözdağı vermek için onları kanalizasyon çukuruna sokar. Tam sekiz saat ölümle yaşam arasında mücadele ederler. Abdullah uzun boylu olduğu için daha şanslıdır. Ama kısa boylu olan arkadaşları ağızlarının içine kadar pisliğe gömülürler. Sekiz saat sonunda dışarı çıkarıldıklarında çoğu bayılır. Bu insanlık dışı muameleden sonra koğuşa atılırlar. "Tam o sırada asker bozması kaputtan bir paltoyu omuzlarına atmış, saçları karmakarışık, gözleri çakmak çakmak, dev gibi bir adam demir parmaklıkların önüne geldi. Bizim halimize baktı. Hiç ses çıkarmadan koşarak gitti. Biraz sonra elinde bir testi ve bir bardak ile geri geldi. O dev gibi adamın parmaklıklar arasından doldurup doldurup verdiği bardakla diğer fenalaşmış arkadaşları da temizledim. Sonra da bizler elimizi yüzümüzü yıkayıp birer bardak