Elektrikte beklenen müjde neden gelmedi

Elektrik fiyatlarında indirim yapılacağı yönünde beklentiler çok yükseltildi. Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere bu konuda hükümetin yapacağı pek fazla bir şey yok. Küresel piyasalardan etkilenen elektrik faturaları, vatandaşın alım gücünün her geçen gün daha da düşmesiyle yakıcılığını artıracak. Dünyada enerji fiyatlarının yüksek olması gerekçe gösteriliyor, ancak Türkiye'de elektrik üretimi için baz güç santral yatırımı başta olmak üzere enerji yönetiminde sorun var. Baz güç yani kesintisiz elektrik üretecek yerli kömür santrali veya diğer yatırımlar zamanında planlanmadı. Akkuyu Nükleer Santrali dışında şu anda yürüyen veya yakında hizmete girecek olan proje söz konusu değil. Elektrik üretiminin planlaması problemli. Bunların üzerine ekonomideki kötü gidişat da eklenince ülke olarak 2 ayda müthiş bir yoksulluk dönemine girdik. Alım gücümüz ölçülemeyecek şekilde düşmeye, elektrik faturaları da baş döndürücü hızla yükselmeye başladı. Ülke ekonomisinin kötü yönetimiyle piyasaların bozulması enerji piyasalarında beklenmedik bir etki yaptı. Elektrik üretiminin yüzde 55'inin yüksek rakamlara ulaşan ithal kömür ve gaz kaynaklı olması, iklim şartları dikkate alınarak su rezervlerinin iyi yönetilmemesi sorunları büyüttü. Ucuz elektrik üretilemedi ve faturaların dengeleri bozuldu. Dağıtım şirketlerinin, elektrik tedarik edenlerin veya diğer kuruluşların gelişmelerde sanıldığı kadar payı yok. Sorun sürekli bahane üreten ve geleceği planlayamayan enerji yönetiminde. Gıdada KDV indiriminin, enerji de küçük destekler ve sair önlemlerin vatandaşın derdine çare olmamasının nedeni de sorun kaynağının sürekli olarak örtülmesinden kaynaklanıyor. Mesela KDV ile gıda indirimi bekleyen vatandaş, enflasyon ile birlikte yeni zam sürprizleriyle karşılaşıyor. Elektrikte geçen yıl yapılmayan zamları bu yıl, bu atmosferde yapan bir anlayıştan ne beklenebilir Küresel düzeyde doğalgaz fiyatlarının 10 kat, kömür fiyatlarının 5 kat, petrol fiyatlarının 3 kat artmasıyla yaşadığımız elektrik sorununu izah etmek zor. Çünkü asıl mesele elektrik üretecek yeterli baz güç santralinin olmamasıdır. İthal kömürün önü açılırken, yerli kömür yatırımlarına gelecek projeksiyonları yapılarak yatırım yapılmamasıdır. Nükleer santral yatırımında geç kalınmasıdır. Barajlardaki su rezervlerinin kötü yönetimidir. Doğalgaz sözleşmelerinin doğru zamanda yapılmaması ve piyasa şartlarına uygun "hedge" gibi önlemlerle hareket edilmemesidir. Gaz depolarının zamanında makul rakamlarla doldurulmamasıdır. Dolayısıyla elektrik fiyatları ne kadar yeniden düzenlenirse düzenlensin bir yıl önceki alım gücümüzle kıyaslandığında bizi rahatsız etmeyen faturalar artık hayal olmuştur. Çünkü yaşadığımız bize özgü ekonomik buhran sebebiyle alım gücü, refah seviyesi düştü, ülke ve vatandaş fakirleşti. Enerjideki kötü yönetim sanayiyi, üretimi ve istihdamı da derinden etkiliyor. İlk bağıranın vatandaş ve küçük esnaf olduğuna bakmayın sanayi odalarına bir kulak verin, büyük kuruluşların derdi daha da büyük. Öte yandan hükümetin dün açıkladığı enerji piyasasını destekleme adına rüzgâr ve güneş enerjisi yatırımlarında KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyetine kesinlikle dikkat edilmesi gerekiyor. Bu desteğin ülkeye fayda değil, zarar getirme ihtimali çok yüksek. Yerli üretim ve yerli teknolojiler ciddi sorunlar yaşarken, ithal enerji teknolojilerinin desteklenmesi doğru bir yaklaşım olamaz. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik destek paketi yabancı ürünlere finansman desteğine dönüştürülmemelidir. Enerji Bakanlığı bürokratlarının ithal yenilenebilir enerji teknolojilerinin önünü açma sevdasından mutlaka vaz geçilmeli, önemli başarıya ulaşmış yerli ve milli teknolojiler desteklenmelidir. THY'den Air India'ya uçuş YAZARLAR 17.02.2022 - 09:58 Güncelleme: 17.02.2022 - 09:58 Türkiye'den yurtdışına, Hindistan gibi devasa bir ülkeye üst düzey yönetici gitmesi, diğer ifadeyle insan kaynağı ihracatı her açıdan önemlidir. Tartışılmayacak bir başarıdır. Ülkemiz ve milli havayolumuz adına da önemli bir gelişmedir. Hatta küresel ölçekte başarılara imza atan şirketlerimizden küresel liderlerin çıkmasına da katkı sunacaktır. Dolayısıyla İlker Aycı'nın Air India'ya uçuşuna bu gözle bakmak gerekir. Gelişmeler üzerine Aycı ile konuştuğumda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşüp yeni görevi için Hindistan'a gittiğini, bu görevi kabul etmesinden kendisinin ve ailesinin de son derece mutlu olduğunu söyledi. Kendisi için yeni bir dönemin başladığını THY'deki tecrübeleriyle yaklaşık 150 uçaklık filosu olan Air India'yı Hindistan'ın sahip olduğu imkânlarla küresel bir şirket haline getirmek için çalışacağını belirtti. Tata Group'un THY'den bir yıl önce 1932'de kurduğu Air India, 1950'li yıllarda kamulaştırılmış. Yaşadığı sorunlar sebebiyle Ocak 2022'de ise filosundaki 141 uçağı, daimî ve sözleşmeli 13 bin 500 çalışanı ve iştirakleriyle birlikte devlet özelleştirmeye çıkardı. Yıllar sonra tekrar TATA Group tarafından satın alındı. Aycı, havayolunun hâlihazırda 70'i aşkın uluslararası ve 50 yurtiçi noktaya sefer yaptığını yeni dönemde ise tüm iştiraklerinin tek bir kuruluş altında toplanarak yeni ufuklara doğru uçması için çalışacaklarını ifade etti. THY gibi bir şirketi yöneterek tecrübe elde etmek kıymetli, ama Türkiye gibi krizlerle yatıp kalkan bir ülkede önemli bir şirketi yönetmek ve deneyim sahibi olmak Hindistan'da kısa süre önce kamudan ayrılmış bir kurumu dönüştürmede Aycı'nın elini çok rahatlatacaktır. Öte yandan 1988-1991 yılları arasında yönetim kurulu başkanı ve genel müdür olarak THY'de önemli bir değişim gerçekleştiren Cem Kozlu gibi İlker Aycı da Air India'yı kamu kurumu kimliğinden özel sektör iştirakine dönüştürecek. Ancak Kozlu'nun THY dönemiyle kıyaslanırsa çok daha avantajlı olduğunu söylemek mümkün. Çünkü Kozlu, kamu çatısı altındaki THY'yi özel bir şirket gibi faaliyet gösteren konuma getirmişti. Aycı ise kamudan özelleştirmeyle satın alınan Air India'yı özel şirket olarak yapılandıracak. Ancak nüfusu 1,5 milyara ulaşan bir ülkede merakla bekleyeceğimiz ilginç bir hikâyeye de imza atacak. Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanlığı görevinden geçtiğimiz günlerde ayrılan İlker Aycı'nın çok kısa bir süre içinde Hindistan'ın bayrak taşıyıcı konumundaki Air India'nın başına getirilmesinin elbette bir geçmişi söz konusu. Gelişmeler bir ay içinde yaşandı, ama THY gibi dünya çapında bir kurumun başında geçen yıllar ve öncesinde kurulan ilişkilerden de bahsetmek gerekir. Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı ve paralelinde Dünya Yatırım Ajansları Birliği (WAIPA) Başkanlığı'nı da yapan Aycı, bu dönemde TATA Group ile de tanışmış, Türkiye'de yatırım yapmaları için çaba göstermişti. Ayrıca Air India da THY ile aynı havayolu ittifak gurubunda; Star Alliance çatısı altında yer aldığından dolayı şirketi de biliyordu. Ama daha önemlisi karşı tarafın, TATA'nın da Aycı'yı uzun bir süredir tanıyor olmasıdır. Bu sebeple kısa denecek bir sürede geçen ay özelleştirilen havayolunun ve tüm iştiraklerinin başına yönetim kurulu başkanı ve genel müdür olarak getirildi. Bir başka detay daha var. 2008'den bu yana Hindistan'da havacılık alanında faaliyet gösteren Türkiye'nin önemli yer hizmetleri kuruluşu Çelebi'nin bu ülkedeki başarısının da TATA yönetiminin Aycı hakkında rahat karar vermesinde rol oynadığını düşünüyorum. Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Canan Çelebioğlu ile bu gelişmeyi konuştuğumda şunları söyledi; "Tanıdığımız bir ismin önemli grubun başına gelmesi hem gurur hem de ümit verici. Aynı dili konuştuğumuz bir yöneticinin bizim hızla büyümekte olduğumuz bir ülkede çok önemli bir kuruluşun başına gelmesi bizim adımıza da sevindirici bir gelişmedir." Ayrıca İlker Aycı'nın Hindistan'daki görevi THY adına da bir ilk. Daha önce THY'den bir başka ülkenin havayolunun başına yönetici olarak giden isim olmamıştı. Cem Kozlu, THY'deki görevinden sonra Coca-Cola'da çeşitli üst düzey görevlerde bulundu. Hatta 51 ülkeden sorumlu olarak Coca Cola'nın küresel liderlerinden, önemli yöneticilerinden birisi oldu. Ancak sektörü havacılık değildi. THY eski Genel Müdürü Temel Kotil de görevinden ayrıldıktan sonra Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ (TUSAŞ) Genel Müdürlüğü görevine getirildi.