Finlandiya ne istemiş olabilir

Beyaz zambaklar, donmuş toprağın üstünde açmaması gereken bir çiçektir aslında. Ama Grigoriy Petrov'un o meşhur kitabında, buzun, açlığın ve yoksulluğun ortasında açar.

Bir köy öğretmeni anlatılır... Sınıfında soba yoktur, çocukların ayağında ayakkabı. Ama tahtada bir cümle vardır... "Bir milletin gerçek serveti madenleri değil, evlatlarıdır."

Atatürk'ü çarpan da işte bu ruhtu. O yüzden "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" okutulsun istemiş müfredata koydurmuştu.

ünkü Finlandiya'nın karanlıktan aydınlığa yürüyüşü, aslında eğitimle yazılmış bir kalkınma masalıydı.

★★★

Yokluk içinden, 50-60 yıl gibi kısa bir sürede dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birine dönüşen bir halktan söz ediyoruz. Açlıktan orman kabuğu yiyen bir toplumdan, bugün kişi başı refahı, teknolojisi, eğitimiyle örnek gösterilen bir ülkeye...

Tam da bu yüzden şu cümleyi duyunca insanın ister istemez kaşı kalkıyor...

"Finlandiya'dan daha yakın bir zamanda bir talep geldi."

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin söylüyor bunu. Mesleki ve teknik eğitimdeki öğrenci oranımızın yüzde 40'a yaklaştığını, Türkiye'nin model olup deneyimlerini paylaştığını anlatıyor. Yetmiyor, Finlandiya'nın bile bizden talepte bulunduğunu ekliyor.

İşte bu noktada merak duygusu değil, neredeyse refleks olarak şüphe uyanıyor...

Finlandiya bizden ne istemiş olabilir

★★★

Bir rakam koyalım ortaya, soyut konuşmayalım.

Finlandiya 5.5 milyon nüfuslu bir ülke. Ürettiği yıllık milli gelir yaklaşık 300 milyar dolar. Türkiye 87 milyon nüfusla 1.3 trilyon doları ancak bulabiliyor. Basit bir bölme işlemi, kişi başına düşen refah farkının nasıl bir uçurum olduğunu zaten gösteriyor.

Finlandiya'da eğitim tamamen parasız. ocuklar 7 yaşına kadar okula başlamak zorunda bile değil. Ama başladıkları anda sistem onları sıkmıyor, ezmiyor, sınav makinasına çevirmiyor.

Günlük ders süresi 4 saat. O 4 saatin içine 75 dakikalık teneffüs koyuyorlar. ünkü çocuk sadece ders dinleyerek değil; koşarak, kavga edip barışarak, oyun kurarak öğrenir diye düşünüyorlar.

Ev ödevi meselesi bile başlı başına bir zihniyet farkı. Finlandiyalı öğrenciler haftada ortalama 2 saat 45 dakika ödev yapıyor. Türkiye'de bu süre 4 saat 15 dakika. Yani biz çocuğu daha çok çalıştırıyor ama daha az sonuç alıyoruz.

Sınav meselesi daha da çarpıcı. Finlandiya'da öğrenci hayatında yalnızca bir kez, lise sonunda üniversiteye girerken merkezi bir sınava giriyor. Üniversiteler de ücretsiz. Bizde ise çocuk ilkokuldan itibaren deneme sınavlarıyla, kurslarla, özel derslerle yarış atına dönüyor.

★★★

Bir de işin konuşulmayan ama asıl "sosyal mühendislik" tarafı var. 1948'den beri Finlandiya'da her çocuk, her okul gününde ücretsiz ve dengeli öğle yemeği hakkına sahip. Bu bir yönetmelik değil, anayasal hak. Anaokulundan lise sona kadar.