Diziler sağa kaydı!

Trump'ın 2016'daki ilk seçim zaferi sadece ülkede değil, Hollywood'da da şok etkisi yarattı. O gece seçim sonuçlarını izleyen yapımcılar, yıllardır görmezden geldikleri bir Amerika gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı.

Uzun süredir ekranları domine eden, New York, Los Angeles gibi metropollerde geçen dizilerle, kasaba hayatı yaşayan muhafazakâr kesimin bağ kuramadığı fark edildi.

Seçimden hemen sonra ABC yöneticileri bir araya gelerek "Acaba izleyicinin bir bölümünü ihmal mi ettik" diye sordu. Cevap karşılarındaydı. Kırsal kesimin, muhafazakâr değerlerin ve ekonomik sıkıntıların hüküm sürdüğü Amerikan hayatı televizyona yeterince yansıtılmıyordu.

★★★

Bu öz eleştirinin ilk büyük sonucu, Amerikan işçi sınıfını konu alan efsanevi sitcom Roseanne'ın 2018'de "The Conners" adıyla (başrol Roseanne Barr'sız da olsa) yeniden ekrana dönüşü oldu. Dizinin yeni versiyonunda Conner ailesinin reisi açıkça Trump destekçisi olarak resmedildi ve bu hamle reyting patlaması yarattı.

Bu başarı sektörde yeni bir dönemi başlattı. Yıllarca 'modern' aileye, şehirli beyaz yakalılara odaklanan sektör, şimdi Trump'ın Amerikası'nı geri kazanmaya yönelik yapımları ciddi ciddi düşünmeye başladı.

Nitekim Tim Allen'ın canlandırdığı Trump yanlısı bir aile babasını merkeze alan "Last Man Standing", Fox kanalı tarafından yeniden hayata döndürüldü.

★★★

Trump döneminin ruhunu en iyi yakalayan yapım ise "Yellowstone" oldu. 2018'de başlayan bu modern kovboy dizisi, Amerika'nın "üzerinden uçulan eyaletler" (fly-over states) denilen büyük bölümünde, yani kıyıların dışındaki geniş muhafazakâr coğrafyada müthiş popüler hale geldi.

Kevin Costner'ın hayat verdiği Montanalı zengin çiftlik sahibi John Dutton karakteri, dizinin ideolojisini şu sözler anlatıyordu: "Ben ilerlemenin tam karşısındaki duvarım; o duvar yıkılmayacak." Dutton'ın valilik kampanyasında kullandığı "Arazi için" sloganı da bu muhafazakâr meydan okumanın özeti gibiydi.

Nitekim Yellowstone, "HBO izlemek yerine Fox News izleyen" kitleye hitap eden, bir kült haline geldi. Paramount, bu başarının ardından peşi sıra petroldeki zenginleşmeyi anlatan "Landman", 1920'lerin Teksas'ında geçen "1883" ve mafyayı Oklahoma'ya taşıyan "Tulsa King" gibi dizilerle küçük bir servet yaptı. Hepsi de Trumpizm ile çok iyi örtüşüyordu.

★★★

Bazı yapımcılar, Trump dönemi Amerika'sını daha sahici bir mercekle anlatmayı seçti. Bunun en yeni örneklerinden ikisi HBO'nun mini dizisi "Task" ile FX'in drama serisi "The Lowdown" oldu. İkisi de farklı coğrafyalarda geçse de özünde benzer damara sahipti. Kırmızı eyaletlerin (Cumhuriyetçilerin yaşadığı yerler kırmızı, Demokratlarınki mavi renkli çizilir) hayat mücadelesini içeriden, tüm çelişkileriyle anlatmak.

Task, Pennsylvania'nın çökmüş sanayi kasabalarında, ufukta gri gökyüzünün eksik olmadığı bir arka plan sunuyor. Mark Ruffalo'nun canlandırdığı alkolik FBI ajanı, gündüzleri çöp toplayıcılığı yapan, geceleri ise uyuşturucu tacirlerini soyan bir kişinin peşine düşüyor. Task, yönetmenin önceki işi "Mare of Easttown" (Kate Winston) gibi, bölgenin kültürel dokusunu iliklerinize kadar hissettiriyor.