Laiklik günü...

10 Nisan "Laiklik günü" olarak kutlandı.

Hatırlıyorum

Hristiyanların "baş yücesi" Papa Francis "devletin laik olması gerektiğini" söylemişti.

"Laik" ya da "seküler" devletin tam karşısında olması gereken "dini esaslara göre kurulmuş" ve varlık nedeni "devletin dini Hristiyanlıktır" olan "Vatikan'ın devlet başkanıdır."

Papa "laik devleti" savunan sözlerini "din devletlerinin akıbetleri fena oluyor ve tarihin akışına ters düşüyor" diye sürdürmüştü.

Biz de Diyanet İşleri Başkanı'nı geçtim aynı şeyi İran'ın dini lideri Hamaney veya Suudi Arabistan Kralı Selman'ın söyleyebileceğini hiç sanmıyorum.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Hatta

Dünyanın en büyük Müslüman devletlerinden biri olan Pakistan liderlerinin de.

Ama Anayasa'nın "değişmez, değiştirilemez" maddesinde "laik devlet" yazılı olan Türkiye'de kimileri hala "Şeriat devletini" konuşurken Papa Francis'in söylemi önemli bir referanstır.

Hatırlatmış oldum.

Ancak

Papa'nın 120 bin tirajlı Katolik gazete "La Croix" de yayınlanan konuşmasındaki "laik devletle" ilgili satırlarının tamamının bilinmesinde fayda var.

Şöyle ki:

Devlet laik olmalı.

Din devletlerinin akıbetleri fena oluyor.

Ve Tarihin akışına ters düşüyor.

İlerleme, dini özgürlükleri garanti altına alan güçlü kanunların desteklediği "laiklikle" sağlanabilir. Herkes itikadını cismanileştirme hakkına sahiptir.

Müslüman bir kadın, peçe takmak istediği takdirde takabilmeli, Katolik kadın da haçını boynuna asabilmelidir.

Halkın inancını sınırlamalar içinde değil, kültürünün derunundan geldiği şekilde yerine getirebilmesi gerekir.

Gerçek "laik devlet" halkın inancını göz ardı ederek var olamaz.

ZORLU SÜREÇ

TEPAV araştırma sonucunda şu yorumu yapıyor: "Demokrasi ve laikliği destekleyen, dini inançları güçlü bir Türk toplumu" tanımını rahatlıkla yapabiliriz.

Her şeye rağmen gene de "laiklik olgunluğuna" epeydir ulaşmışız.

Bu oranlara göre

Aynı araştırmaya göre toplumun yüzde 83'ü laik bir ülkede ve laik yaşam düzeninde yaşamaktan memnun.

Ancak Bu noktaya hiç ama hiç kolay gelinmedi. İzmir'in düşmandan temizlendiği 9 Eylül 1922 ile 3 Mart 1924 arasındaki 1.5 yılda Atatürk önderliğinde

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

3 büyük devrim gerçekleşti.

1-) Padişahlık"ilga edildi (kaldırıldı)." (1 Kasım 1922)

2-) 29 Ekim 1923'te İzmir'in ele geçirilişinden sadece 1 yıl 50 gün sonra Cumhuriyet ilan edildi.

3-) Cumhuriyeti dimdik ayakta tutacak omurgasını oluşturan 3 kanun çıkarıldı. (3 Mart 1924).

- Şeriye, Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekaletlerini ilga eden (fesheden) kanun.

- Tevhid-i Tedrisat Kanunu (böylece medreseler dahil bütün din eğitimi veren okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış oldu. Çağdaş ve karma eğitimin yolu açıldı, öğretim birliği sağlandı.)

- Hilafeti İlga ve Hanedan-ı Osmani'nin Türkiye Cumhuriyeti topraklarından çıkarılmasına dair kanun.

Abdülmecid ve bütün hanedan o gece yurt dışına çıkarıldı. Abdülmecid Saray'dan tahtı öperek ayrılmıştı.

HALİFECİLER

Özellikle hilafetin kaldırılması "Laik devletin Anayasa'ya girmesinin önündeki engeldi, aşıldı."

Şöyle ki

1 Kasım 1922'de padişahlık kaldırılmış ancak, halifelik korunmuştu. Osmanlı soyunun en yaşlı üyesi Abdülmecid, Meclis tarafından halife seçilmişti. İstanbul basını ve Atatürk'e çok yakın bazı komutanlar, milletvekilleri ve halifeliği destekler tavır almışlardı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bazı bağnaz din adamları hareketlenmiş, "Abdülmecid'in padişahlık yetkilerine de sahip olduğu" fısıltılarını yaymaya başlamıştı.

Örneğin

Milli Mücadele karşıtı İskilipli Atıf Hoca "Halifenin peygamberin vekili ve halkın padişahı olduğunu, din işleri yanında dünya işlerine de bakması gerektiğini" söyleyip duruyordu.