Artık yeni şeyler söylemek zamanı

Sabah televizyonda Galatasaray-eski-Yönetim Kurulu Üyesive Galatasaray Divan Kurulu Üyesi Sedat Doğan'ı izledim.

Sedat Doğan "spor hukuku" uzmanı

Konu Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Suudi Arabistan'da Süper Kupa maçına çıkmayışlarıydı. Sedat Doğan olayın arkasındaki gerçekleri anlattı. Suudi Arabistan için "dost değil" diye yumuşatabileceğim bir kelime kullandı.

Gerçekten öyle mi

KILIÇLA İNFAZ

Yazıya "Suudi ailesinden ilk Kral Abdullah bin Suud'un İstanbul'da başının kesilerek infaz edildiğinin" altını çizerek başlayayım.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Sultan II. Mahmud'un huzurunda Bostancı başı Halil Ağa'nın kılıcıyla başı gövdesinden ayrılmıştı.

Çağımızda artık -ilke olarak- kan davalarının tarihe gömülmüş olmasını temenni ediyorum.

Geriye sararak yazıya devam

AŞİRETTEN KRALLIĞA

Bugünkü Suud Hanedanına adını veren Muhammed bin Suud, Arabistan'ın çeşitli yörelerine dağılmış olan Arteze kabilesinin Mesalih koluna mensup Al-i Mukrin aşiretindendir.

Ataları 15.yüzyılda Katif'ten gelerek Diriye'ye yerleşmişti.

Diriye emirleri o tarihten itibaren sadece Suudi ailesindendi.

Muhammed bin Suud, 1726'da "bağımsız emirliğini" ilan etti.

O yıllarda peygamberimiz "Hz. Muhammedin zamanındaki hayat tarzına dönülmesini" savunan ve her türlü yeniliğe, mezarlara karşı olan Vahhabi öğretisinin yayıcısı Muhammed bin Abdülvehhab bazı sahabelerin kabirlerini yıktırmıştı.

Halktan gördüğü tepkiler üzerine Diriye'ye sığınmıştı.

Bir not

O dönemin Vahhabilere göre mezarın sadece ziyareti değil, yerinin belli olması bile cehennemin kapılarını açacak bir kabahatti.

Suud ailesi Abdülvehhab'ı koruma altına aldı. Onun fikirlerini yaymasına destek oldu. Daha sonra Muhammed bin Suud'un Abdülvehhab'ın kızı ile evlenmesiyle aralarında akrabalığa dayalı "dini-siyasi"bir güç oluştu.

"Emirlik" Muhammed bin Suud,

"Şeyhlik" ise Muhammed bin Abdülvehhab ve nesillerine ait olacaktı.

Suudi hanedanlığının temelleri böyle atıldı.

Hem Suudi egemenliği, hem vahhabilik tüm Arabistan ve Körfez ülkelerine doğru yayılıyordu.

.

Muhammed bin Suud'un oğlu Abdülaziz denize çıkışı olan Lahsa'yı ele geçirdi.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ardından gözünü Hicaz'a dikti.

İsyancı olarak kabul edilen Suud güçleri ile karşılaşan Osmanlı askerleri yenildiler.

NAPOLYON PARANTEZİ

Bu sırada 1798'de Napolyon Bonapart Mısır'ı işgal etmişti.

Bu gelişme Suudilerin yararına oldu.

1802'de Abdullah bin Suud, Kerbelayı basıp matem ayini yapan Şii'lerin 2 binden fazlasını öldürttü. 200 deve yükü altın ve gümüşü Diriye'ye getirdi. Taif'i ardından Hicaz'ı ve Medine'yi ele geçirdi. "Medine'deki türbe ve mezarların çoğunu tahrip ettikleri" iddia edilir.

Ve Mekke'yi de ele geçirdiler. "Hac yolu" senelerce kapalı kaldı.

Osmanlı prestijinin derinden sarsıldığı gelişmelerdi bunlar.

Çünkü Osmanlı Devleti iki kutsal şehir Mekke ve Medine üzerinde 1517'den beri hükümranlığını sürdürmekteydi.

SIRP İSYANI VERUSYA SAVAŞI

Ne var ki bir yandan Sırp isyanıyla uğraşıyor, diğer taraftan Rusya'yla savaşıyordu.

Sultan III. Selim'in tahtan indirildiği iç isyan da cabası.

Bütün bu çalkantılar sonra Osmanlı II. Mahmud tahta geçtikten sonra "Suud sorununa" çözüm girişiminde bulunabildi.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Sultan II. Mahmud "kutsal şehirleri tekrar ele geçirmek" ve "Suriye'yi tehdit eden Vahhabi yayılışını durdurmak" için Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı görevlendirdi.

Kavalalı'nın oğlu Tosun Paşa muazzam ordusuyla Suudlulardan önce Hicaz'ı, sonra Medine'yi geri aldı.

Medine'nin anahtarını Mehmed Ali Paşa "anahtar ağası" Latif Ağa ile İstanbul'a gönderdi.

Cuma günü anahtarın karşılanması için büyük bir alay tertip edilmişti.

30 Ocak 1813'te Latif Ağa top sesleri arasında İstanbul'a girdi.

Şeyhül İslam başta olmak üzere devlet büyükleri Latif Ağa'yı karşıladılar.

Anahtar saraya getirilerek II. Mahmud'a sunuldu.

II. Mahmud tarafından Latif Ağa ve maiyetine kese kese altınlar bahşedildi.

Latif Ağa ayrıca "Beylerbeyilik" rütbesiyle onurlandırıldı.

MEKKE DE ALINIYOR

Tosun Paşa Suudlardan Mekke,

Cidde, Taif'i de geri aldı. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud "İstanbul'da