Bugün Pazar günü olduğu için, Avrupa'daki dış politika gelişmelerini, okuyucunun başını ağrıtmayacak, daha hafif bir dille kaleme alacağım. Başlık, asla daha fazla tıklama, okunurluk oranını artırma veya merak uyandırma amacıyla düzenlenmiş bir anahtar kelime silsilesi değil. Çiçek dürbünü (kaleydoskop) benzetmesi de aslında, barışçıl ve şiddet karşıtı toplulukları çağrıştıran "çiçek çocuklarını" anımsatıyor.
Konumuz, tabii ki Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Avrupa Birliği (AB).
Hafta başında, Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın diplomatik çabaları ile Katar, Mısır ve Türkiye sayesinde, İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşması sağlandı. Bu anlaşmanın ne kadar süreceği bilinmez; ancak NRC Handelsblad gazetesinde belirtildiği gibi, 'ne kadar süreceğini henüz bilmiyoruz ama sürdüğü kadar da tadını çıkarmak gerekiyor'.
Mısır'daki bu süreç, ne İsrail ne de Filistinliler/Hamas üzerinde etkili olabilme arzusuna sahip olan AB'nin, çeşitli iç dinamikler nedeniyle Gazze sorununda bir çözüm ortağı ya da aktif bir aktör olamadığını bir kez daha ortaya koydu.
Konfederal çözüm mümkün
Bu ortamda "Kıbrıs ne alaka" diye sorabilirsiniz. Konu son derece meşru. Malum, Kıbrıs sorunu devam ediyor ve adadaki iki toplumunbarışçıl şekilde bir arada yaşamaları için henüz çözüme ulaşılamadı. AB de bu soruna hâlâ yansız ve nesnel bir çözüm bulabilmiş değil.
AB, GKRY'nin 2004'ten bu yana üye olması nedeniyle artık yansız değil. Ancak en azından nesnel olabilir; dahası, II. Dünya Savaşı sonrası Almanya ile Fransa arasında kurulan dostluk köprüsünden yola çıkarak, Brüksel'in uzlaşı konusundaki müktesebatından istifade ederek bir çözüm bulunabilir.
AB Anayasası'nın 50. maddesi gereğince üye bir ülke topluluktan ayrılabiliyor (Birleşik Krallık gibi). Siyaset bilimi alanında Avrupa'nın önde gelen üniversitelerinde dirsek çürütmüş arkadaşlarımdan aldığım teyide göre, bu durum, AB'nin aslında bir egemen ülkeler topluluğu değil, zımni bir konfederasyon kimliğine sahip olduğunu gösteriyor. Kıbrıs bağlamında bir siyasi irade sergilenmesi halinde, iki bağımsız ülkenin en azından konfederal bir model üzerinde sorunlarını çözerek birleşme imkânı yok değil.
Kaleydoskop ve tutarsızlıklar
Ancak Kıbrıs sorununa veya AB-Türkiye ilişkilerine dürbünden bakıldığı zaman herkes farklı bir resim görüyor. Zaten başlığa "çiçek dürbünü" koymuş olmam da bir tesadüf değil. Kaleydoskop, içine bakıldığında renkli desenler görülen, hareket ettikçe ışığın yansımasıyla desenleri sürekli değişen bir dürbün.
Dolayısıyla, "Kıbrıs sorununu çözemeyen AB'nin, Gazze veya Rusya-Ukrayna sorununu çözmesini nasıl bekleyebiliriz" şeklindeki soru son derece meşru hale geliyor. AB, insanların farklılıklarını özgürce ifade ettiği, görüş ayrılıklarını konuşarak mutabakat arayan bir uzlaşı topluluğu. Ancak bu topluluk, zaman zaman Heritage Vakfı tarafından kaleme alınan ve Trump yönetimi tarafından ödünsüz bir şekilde hayata geçirilen Project 2025 gibi siyasi manifestolar ve buna bağlı tavırlar karşısında sıkışıp kalıyor.