Bu Pazar aslında dış politikadan uzak, hayata dair, hafif olmayan ancak lezzetli olan bir takım konuları kaleme almak istiyordum. Ancak maalesef, dış politikanın gündemi buna müsaade etmedi.
Başlıkaklınıza Dostoyevski'nin Kumarbaz adlı eserini getirebilir. Ya da Türkiye'deki kumar ve bahis operasyonlarından bahsedeceğimi düşünebilirsiniz. Ancak yanılıyorsunuz. İlgim bile olmaz. O konuları Milliyet'in ve NTV'nin canavar gibi polis adliye muhabirlerine bırakıyorum. Müthiş işler çıkartıyorlar.
Aslında konumuzu üç başlık altında toplayabiliriz. Birincisi dün de kaleme almış olduğum ABD'nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi (UGS). Bir diğeri ise hala geçerli olan NATO'nun Stratejik Konsepti. Zira bu belge en son 2022 yılında ABD dahil tüm müttefikler tarafından kabul edildi. Bir diğer önemli gelişme ise Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Orgeneral Alexus Grynkewich'in düzenlediği basın toplantısında Danimarka, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'nun askeri komuta yapısı altında ABD'nin Norfolk kasabasında bulunan Müşterek Kuvvetler Komutanlığına transfer edilmiş olduğunu açıklaması.
Ayrıca, bu satırları yazdıktan sonra akşam saatlerinde doğum günü kutlamasına katılacağım pek sevgili meslektaşım Fidelius Schmid'in Der Spiegel dergisinde kaleme aldığı, Almanya Başbakanı Friederich Merz'in, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, hatta NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin bile ABD Başkanı Donald Trump'ın özel temsilcisi Steve Wittcoffve damadı Jared Kushner'e güvenmediklerini ortaya çıkartan haberi de yine rulet ve barbutun önemli bir parçası.
Transatlantik ilişkilerde kartlar yeniden dağıtılıyor sanki. Ancak kartlar dağıtılırken, Atlantik'in iki yakası arasındaki mesafe giderek artıyor, görüş ayrılıkları pekişiyor.
Trump, yayınladığı yeni UGS'de ABD'nin Avrupa'nın güvenliğinden artık hakikaten kademeli olarak elini ayağını çekeceğini açıklıyor. Avrupa'nın kendisini toparlamaması halinde de eriyeceğini ve kendisini savunamayacak hale geleceğini belirtiyor. Yetmedi, ABD'nin Avrupa nezdinde de aşırı sağ milliyetçi/vatanperver ve muhafazakar çevreleri destekleyeceğini açıklıyor. Ayrıca Avrupa içinde istikrar koşullarının ve Rusya ile stratejik istikrarın yeniden tesis edilmesi gerektiğini savunuyor. Bunu dile getirirken de ABD'nin yeniden Monroe doktrinine güncelleştirilmiş bir şekilde döneceğini ifade ediyor. Bilindiği üzere, ABD Başkanı James Monroe'nun 1823'te ilan ettiği, Avrupa'nın Amerika kıtasındaki yeni sömürgeciliğine karşı çıkan ve ABD'nin Avrupa işlerine karışmayacağını ifade ederek "yalnızlık politikasına" imza attığı bir doktrin.

7