Rusya'nın son dönemde NATO üyesi ülkelerin hava sahasını sık sık ihlal etmesi, İttifak'ın Avrupalı müttefikleri nezdinde ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Bu ihlaller, Soğuk Savaş sonrası dönemde gerilimin en yüksek seviyeye ulaştığının ciddi bir göstergesi. Ancak, Moskova'nın bu provokasyonlarına karşı NATO müttefiklerinin askeri bir yanıt verme ihtimali şimdilik oldukça düşük görünüyor. Kremlin de bunun farkında.
Bu durumun arkasında yatan en önemli sebeplerden biri, ABD yönetiminin Rusya'ya karşı kararlılık göstermek istememesi. ABD'nin sağ kanattaki Cumhuriyetçi Başkanı Donald Trump'ın Rusya'nın Polonya hava sahasını ihlal etmesinin ardından sosyal medya üzerinden verdiği tepki bunun açık bir göstergesi. Bununla birlikte, Rusya'nın Estonya hava sahasını 12 dakika boyunca 3 adet Mig-31 tipi savaş uçağıyla ihlal etmesine ABD yönetiminin sessiz kalması da dikkat çekici bir diğer örnek. Brüksel, Berlin havalimanlarının yolcu kayıt sistemine yapılan siber saldırılar da cabası.
Topluluklar, aileler, ülkeler, takımlar ve şirketler, en zayıf halkaları kadar güçlüdür. NATO içerisinde askeri açıdan en güçlü ülke belki ABD olsa da, siyasi ve askeri iradesi en zayıf ülke de yine ABD gibi görünüyor. Nitekim, Cumhuriyetçilerin en şahin adamı olan ve "Yeni Amerika Yüzyılı" kavramının fikir babası olarak bilinen Robert Kagan bile, The Atlantic dergisinde kaleme aldığı "NATO'nun sonu mu geliyor" başlıklı makalesinde, "ABD'nin Avrupa'daki müttefiklerine olan geleneksel askeri desteğinin artık sorgulanır hale geldiğini" belirtiyor.
Cumhuriyetçi siyaset yelpazesinde şahin olarak bilinen bir diğer isim olan John Bolton da Wall Street Journal'da yazdığı makalesinde, Rusya'nın Polonya hava sahasını ihlal etmesinin ardından, Rusya'ya karşı kararlılık gösterme konusunda önemli bir fırsat yakalandığını dile getirip, Moskova'nın bir daha bunu yapmasını engelleyecek önemli bir hamle yapılması gerektiğini vurgulamıştı. Ancak Trump, bu hamleyi gerçekleştirmedi ve Moskova da bu zayıflığı gördü.,
Avrupa'nın politikalarındadeğişim
ABD'nin bu tutumu, Avrupa ülkelerini sadece kendi savunma kapasitelerini güçlendirmeye itmekle kalmıyor, aynı zamanda siyasi ve askeri açıdan ABD'ye bağımlı olan bu ülkeleri kendi askeri bağımsızlıklarını kazanma arayışına yöneltiyor.
Danimarka, uzun menzilli füze sistemleri edinmek için önemli adımlar atıyor. Ayrıca, Fransız-İtalyan ortak yapımı Eurosam-T füze savunma sistemini de envanterine katıyor. Bu hamleler, Danimarka'nın kendi hava savunma yeteneklerini arttırma çabasının bir göstergesi. Belçika da benzer şekilde, ABD'den tedarik etse bile uzun menzilli füze sistemlerine yöneliyor.