3.Dünya Savaşı vs 3.Dünya ülkeleri savaşları

Aslında başlık sizlere yabancı değil. Sadık okurlar, 21 Ocak 2024 tarihli Milliyet gazetesinde 'Ya 3.Dünya Savaşı başladıysa' başlıklı yazımı hatırlayacaklar. Rusya'nın Ukrayna'yı ilhak etme çabalarının ardından yaşanan çatışma tektoniklerini kaleme almıştım. Ancak İsrail'in 7 Ekim'de karşı karşı kaldığı saldırıdan bu yana yaşanan bölgesel ve küresel gelişmeler, bu konuyu yeniden kaleme almama neden oldu.

Nitekim Çarşamba akşamı yapılan AB Liderler zirvesinin akşam yemeğinde de, 27'ler ağırlıklı olarak Ukrayna, İsrail, İran gibi konuları ele aldılar. Uppsala Çatışma Veri Programının son rakamlarına göre Mart 2024 itibariyle dünyada 200'e yakın çatışma bulunuyor. Bunların 56'sı doğrudan savaş olarak niteleyebileceğimiz cinsten. Zira bunlar, Rusya-Ukrayna savaşı gibi devletlerin dahil olduğu nitelikli çatışmalar. Terör örgütleri ve tek taraflı saldırılarla birlikte bu sayı 189'a ulaşıyor. 2022'den bu yana çatışmaların sayısı 97, çatışmada ölenlerin sayısı ise 400 artmış durumda. ABD'nin Washington kentinde bulunan bir araştırma merkezi olan Dış İlişkiler Konseyi'nin Önleyici Eylem Merkezi sorumlusu Paul Stares, BBC'ye verdiği demeçte çatışmaların giderek artabileceğine dikkat çekiyor. Sebebini 'kırılgan devletler etrafında artan ekonomik ve sosyal gerilimlerden, büyük güçler arasında yükselen gerilimlere ve hatta iklim değişikliğinin erken etkilerine kadar pek çok faktörün açıkladığına' vurgu yapıyor. Tıpkı soğuk savaşta olduğu üzere, büyük devletler birbirleriyle doğrudan çatışmıyor, ancak üçüncü dünya ülkelerinin savaşlarına taraf olarak bu çatışmaları küresel boyuta getiriyorlar.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

AB'nin dikkat çeken 'Türkiye yazılımı' ve 'stratejisi'

Malum Çarşamba akşamı Brüksel'de düzenlenen olağanüstü Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesinin akşam yemeğinde AB-Türkiye ilişkileri ele alındı. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in ilişkileri canlandırmak amacıyla kaleme aldığı raporu değerlendirdiler. Brüksel ile Ankara arasında ilişkileri ne şekilde canlandırmak gerektikleri konusunda karar almaları gerekiyordu. Ancak liderler kararı alamadılar ve topu AB'ye üye ülkelerin büyükelçilerini bir araya getiren COREPER'e attılar. Ancak kararı COREPER'e atarken büyükelçilerin AB liderlerinin desteğinden ve görüşlerinden esinlenmeleri gerektiğini de söylediler. Şimdi aklıma şöyle bir soru gelmiyor değil. AB-Türkiye ilişkilerini canlandırma konusunda fikir sahibi olamayan ve bir türlü karar alamayan AB liderleri yerine aynı ülkelerin büyükelçileri mi fikir sahibi olacak Liderler düzeyinde alınamayan karar nasıl olacak da diplomatlar düzeyinde ve liderler desteğiyle alınacak