Avrupa'nın stratejik otonomisi ve ABD'ye bağımlılığı

Avrupa kıtasında stratejik otonomi arayışı, sadece son yılların popüler bir kavramı değil; Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1990'lardan bu yana gündemde. Ancak Avrupa'nın çaresizliği, etkisizliği veya ABD'ye olan bağımlılığı her krizde tekrar su yüzüne çıktığında, bu konu da yeniden önem kazanıyor.

Pandemi döneminden beri Avrupa'nın stratejik otonomisi için çeşitli planlar ve politikalar oluşturuldu. Stratejik otonomiyi sadece askeri ve siyasi kavramlarla sınırlamamak gerekir. Tıptan ekonomiye, bilişimden ulaştırmaya, Ar-Ge'den enerjiye kadar her alanda otonom olma arayışına giren Avrupa, bu konuda önemli adımlar attı. En bilinen çıkışlardan biri de şüphesiz Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un NATO'yu "beyin ölümüyle" itham etmesiydi. Hem ABD hem de Türkiye'den tepki çeken bu açıklamanın ne kadar yersiz olduğunu Rusya-Ukrayna savaşı göstermiş oldu.

Onarım yetmez

Avrupa, stratejik otonomi peşinde koşarken, eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi de, Avrupa'nın yeniden canlanması ve küresel rekabette liderlik pozisyonuna dönmesi için atılması gereken adımları sıralayan önemli bir rapor kaleme aldı.

"Avrupa'nın rekabet gücünün geleceği" başlıklı bu raporda, radikal ve acil siyasi önlemler alınması gerektiği vurgulanmakta, tek pazarın "onarılmasının" artık yeterli olmadığı belirtilmektedir. Draghi, yüksek enerji maliyetlerine dikkat çekerken, Avrupa bürokrasisinin mutlaka basitleştirilmesi gerektiğini de vurguladı. Ayrıca Ar-Ge'ye, yeşil ve dijital dönüşüme finansman sağlamak için 750 milyar Euro civarında büyük çaplı yatırımlar yapılması gerektiğinin altını çiziyordu.

Ne var ki AB, kendi stratejik otonomisi için 750 milyar Euro bulamazken, ABD ile iyi geçinmek adına Washington'a ve Beyaz Saray'ın "kiracısına" üç ayda 1 trilyon Euro kaptırdı. Bu durumu sorgulamak oldukça meşrudur. Gümrük vergilerinde AB'ye 100 milyar Euro'luk ek vergi getiren ABD, NATO zirvesinde Avrupalı müttefiklerin silahlanması konusunda sağladığı mutabakat sayesinde de bu alanda AB'den 100 milyar Euro'luk satış garantisi aldı. Dahası, daha önce Ukrayna'ya bağışladığı silahları şimdi Ukrayna'ya vermek üzere AB'ye satarak 100 milyar Euro daha kazandı. Bununla da yetinmeyen AB, ABD ile iyi geçinmek için 250 milyar Euro'luk enerji alımı taahhüdünde bulundu ve ABD sermaye piyasalarında 500 milyar Euro'luk yatırım yaptı. Bu meblağlar toplandığında 1 trilyon Euro'yubile aşıyor.