Teknoloji dünyasının gündemi, süpürgeyi çoktan demode bıraktı. Sırada; boyu, posu, kolları, bacakları, yüzüyle "insana benzeyen" robotlar var. Onlara "humanoid" deniyor.
Fabrika bandından çıkıp evin mutfağına girmeleri için geri sayım yaptığı söyleniyor. Kağıt üzerindeki vaat şu: Bugün depoda koli taşıyan, yarın çamaşır katlayan, öbür gün yaşlılara ilaç veren, yani her ortama ayak uyduran bir "genel amaçlı yardımcı." Peki gerçek bu tabloya ne kadar yakın
MUSK'IN ÇIRAK ROBOTU: OPTIMUS: Elon Musk. "Tesla'nın asıl ürünü artık araba değil, robot olacak" diyerek Optimus'u sahneye sürdü. Hedef; 20–30 bin dolar bandında satılan, milyon adetlik üretim kapasitesi olan bir robot işgücü. Tanıtım videolarında Optimus kutu taşıyor, montaj hattında küçük işler yapıyor, eğilip yerden parça alıyor, tuşlara basıyor. Yani hareket repertuvarı hiç fena değil. Ama tüm bu sahneler, sıkı kontrol edilen laboratuvar ortamlarında çekiliyor, ev içi kullanımdan hala çok uzağız.
Optimus şimdilik, gerçek hayatta ustasının yanından ayrılmayan çırak gibi: Üzerinde iş önlüğü var, ama kararı hala insan veriyor.
DAĞINIK EV LABORATUVARA DÖNÜŞÜRSE: Diğer uçta, daha sessiz ama iddialı bir deneme var: Memo. Bu robot, düzgün kablolarla cilalı zeminde değil, gerçek dağınık evlerde eğitim alıyor.
Şirket, 500'den fazla haneye özel bir eldiven dağıttı. Ev sahipleri her zamanki işlerini yaparken örneğin masayı toplarken, çamaşır katlarken, bulaşık yerleştirirken eldiven onların tüm hareketlerini kaydediyor. Ortaya yaklaşık 10 milyon "ev işi bölümü" çıkmış durumda. Bu veriyle Memo; masayı topluyor, bulaşık makinesini dolduruyor, çamaşır katlıyor, ayakkabıları ayırıyor, hatta espresso hazırlıyor. Ama kritik nokta şu: 2026'da yalnızca 50 evde pilot program planlanıyor. Yani henüz "her mahalleye bir Memo" aşamasında değiliz; daha çok "ilk internet kafeyi test eden semt" günlerindeyiz. Gördüğümüz videolar da bu denemelerin özenle seçilmiş vitrin görüntüleri.
UZAKTAN KUMANDAYLA HARİKALAR: Son dönemde sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan 1X'in Neo'su, kumaş kaplı gövdesiyle "ev dostu" bir görünüm veriyor. Tanıtım videolarında çamaşır katlıyor, bulaşık makinesini dolduruyor, bitki suluyor. İzleyen, "Demek ki evimi öğreniyor, kendi başına karar veriyor" diye düşünüyor.
Detaya inince tablo değişiyor: Bu işlerin önemli bir kısmı, başka bir odada VR gözlükle oturan insan operatörlerce yaptırılıyor. Yani robot, sahnede aslında çok pahalı bir uzaktan kumandalı oyuncak. Kısacası humanoid evreni şimdilik biraz belirsiz.
VERİ KARŞILIĞI EV YARDIMCISI: Bir insansı robotun gerçekten "ev işi" yapabilmesi için şunları öğrenmesi gerekiyor: Farklı evlerdeki binlerce objeyi ayırt etmek, kediyle kablo yığınını, ilaçla şekeri karıştırmamak, evin planını, güvenli yolları, kırılacak eşyaları bilmek vs. Bunun için laboratuvar yetmiyor; gerçek ev verisi gerekiyor. Şirketlerin çözümü basit: Erken kullanıcılar.
Robotun yapamadığı işleri, şirket çalışanları uzaktan bağlanıp robot üzerinden yapıyor. Bu sırada cihazın üzerindeki sensörler her hareketi kaydediyor. Robot, insanların elleri üzerinden öğreniyor. Yani siz para verip evinize kameralarla dolu, uzaktan erişilebilen yarı-öğrenci bir robot alıyorsunuz; karşılığında şirket için "veri kaynağı" haline geliyorsunuz.Bugünün Neo'su gibi robotlar, evin içinde gezen, üzerinde mikrofon ve kameralar bulunan, gerektiğinde dünyanın öbür ucundan bir insanın kontrolüne geçen gövdeler. Uzaktan kullanım sırasında nereye bakıldığını, ne kaydedildiğini sizin görme imkanınız yok.
YANINA GÜVENLİK SORULARINI EKLEYELİM: Yanlış ilacı verirse ne olacak Elindeki cam bardağı düşürdüğünde çocuk yakındaysa Sürücüsüz araçlarda yaşanan kazaların ev versiyonuna hazır mıyız Bu yüzden "çok yakında tamamen otonom ev robotu" cümlesi teknik olarak hala fazlasıyla iyimser.
EVİMİZE GİRE GÖVDE DEĞİL, HİS: Gelelim ev halkını ilgilendiren o basit soruya: Bu robotlar ne zaman mutfağa girip bulaşık yıkayacak Tahminler iddialı: Büyük bankalar, birkaç yıl içinde on binlerce humanoid sevkiyatından, 2050'de milyar adede ulaşabilecek robot filosundan bahsediyoGerçekçi senaryo, şimdilik şöyle görünüyor: 2030'lara kadar "bazı varlıklı semtlerde humanoid kiralayan aileler" haberleri görebiliriz. Her evde robot kahya fikri ise hala bilim kurgu rafında. Teknoloji kısmını bir kenara bırakalım, işin duygusal boyutuna bakalım. Araştırmalar, yaşlı bakımında, yalnız yaşayanlarda, fiziksel engeli olan kişilerde yardımcı robot fikrine oldukça sıcak bakıldığını gösteriyor. Ama aynı anda şu sorular kafada dönüyor: Bu cihaz evde sürekli kamera kaydı mı yapacak Çocuğun yanında dolaşan dev metal bir "abi/abla" fikri içimizi rahatlatıyor mu Uzun vadede işimi elimden alır mı Ve o "insana çok benziyor ama tam değil" hissiyle, yani tekinsiz vadiyle ne yapacağız Bazı start-up'lar, robot yüz ifadeleri için animasyon stüdyolarıyla çalışıyor. Çünkü artık "akıllı" görünmek yetmiyor; "sevimli ve biraz da sakar" görünmek gerekiyor ki insan kendini tehdit altında hissetmesin. Sonuçta, evdeki robotun ne yaptığı kadar, salonda öylece dururken bize ne hissettirdiği de belirleyici olacak.
ROBOT OYUNLARI VE GÜÇ GÖSTERİSİ: İş burada bitmiyor. Humanoid robotlar, aynı zamanda jeopolitik bir vitrin Çin'de en az 80 insansı robot girişimi var; devlet bu alanı stratejik sektör ilan etti, milyarlarca dolarlık fonlarla destekliyor. Başkent Pekin'de düzenlenen "Robot Oyunları" yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil; "Bu alanda ciddiyiz" diyen bir teknoloji gövde gösterisi. Yani biz mutfak tezgahının yüksekliğini düşünürken, devletler "Sınırda kaç otonom devriye gezdirebilirim, cephede kaç robot asker kullanabilirim" hesabı yapıyor. Humanoid robot, sadece bulaşık makinesine tabak dizen ev yardımcısı değil; aynı zamanda sanayi gücü ve askeri kapasitenin simgesi haline geliyor.
YENİ BASIN KURALI: SORU SORANA KART YOKRobotlardan şöyle yavaş yavaş medya sansürüne uzanalım…
Washington'da bir oda düşünün. On yıllardır dünyanın en güçlü ordusunun kararları oradan dünyaya anlatılıyor. Bugün o odada New York Times, Washington Post, Associated Press yerine; Laura Loomer, LindellTV ve çeşitli "vatansever yayınlar" için çalışan isimler oturuyor.
Sebep, Eylül 2025'te Pentagon'un sessizce devreye soktuğu yeni basın politikası ki bu gelişmeyi belki duydunuz. Gazeteciler buna "yasa gibi işleyen sadakat sözleşmesi" diyor. New York Times ise geçen hafta bu işi mahkemeye taşıdı.
Ne değişti
19 Eylül 2025 tarihli, 17 sayfalık bir genelgeyle Savunma Bakanı Pete Hegseth'in imzasını taşıyan yeni "basın akreditasyon politikası" açıklandı.
Özet şart şu: Pentagon'da akredite olmak isteyen muhabir, "yalnızca uygun bir yetkili tarafından kamuoyuna açıklanması onaylanan bilgileri yayınlayacağını" taahhüt edecek.
Yani:
Off the record bilgiler
İsmi verilmeyen kaynaklar
Belgeler, sızıntılar, resmi açıklamayla çelişen veriler
Hepsi gri bölgeye itiliyor.
Gazeteciye fiilen şu söyleniyor: "Sen soru soran değil, biz ne verirsek onu düzgün yazan kişisin."
Politika bir Kongre yasası değil. Ama pratikte bir yasak rejimi kadar etkili; çünkü Pentagon kartını elinde tutan, bilgi musluğunu kontrol ediyor.
EYLÜL'DE KURAL EKİM'DE TASFİYE: Genelge kamuoyuna yansıdıktan sonra New York Times, Washington Post, AP dahil büyük haber kuruluşlarının tamamı bu şartı reddetti. Sonra şu sahne yaşandı: 30 Eylül–16 Ekim 2025 arasında, yeni şartları imzalamayı reddeden 100'den fazla yerleşik Pentagon muhabirinin kartları iptal edildi. Muhabirler kartlarını teslim edip Pentagon'u terk etti; ABD basın tarihinde nadir görülen bir toplu "walkout (kısaca toplu protesto amaçlı işi/etkinliği terk etme demek) yaşandı.
Boşalan koltuklara ise hızla yeni isimler yerleştirildi. Pentagon sözcüsü Sean Parnell, Trump'a yakın platformlardan 60 gazetecinin kabul edildiğini duyururken, eski basın koridorunu "kendini beğenmiş, aktivist ana akım medya" diye niteledi; ayrılan muhabirleri de "kendini gönüllü sürgüne gönderenler" olarak tanımladı.
Kısacası, sorun "kapasite" değil; eleştirel soru soranların yerine uyumlu olanları koymak.
NEW YORK TIMES NEDEN DAVA AÇTI: New York Times, 4 Aralık 2025'te Washington'daki federal mahkemeye başvurdu. Dava dilekçesinde hem gazete hem de ulusal güvenlik muhabiri Julian Barnes davacı olarak geçiyor. Gazetenin iddiası net: Pentagon'un yeni kuralı, Birinci Değişiklik'i (ifade ve basın özgürlüğü) ihlal ediyor. Aynı zamanda Beşinci Değişiklik'teki usule uygun yargı güvencelerini de çiğniyor; çünkü hangi haberin "onur kırıcı" sayılıp kart iptaline neden olacağını, tamamen yönetimin keyfine bırakıyor. Şikayet dilekçesinde şu argüman öne çıkıyor: Pentagon, "liderliğin olumsuz veya utandırıcı bulacağı haberleri yazan" muhabirlerin kartını askıya alma ve iptal etme yetkisini kendine tanıyor; bu, Yüksek Mahkeme'nin basına yönelik ayrımcılık kararlarıyla açıkça çelişiyor.

5