Elon Musk devletin kalbine girdi, sonra roket gibi çıktı

Elon Musk Uzaya araba yollayan, beyni internete bağlamaya çalışan, Twitter'ı "X" yapıp biraz da altını üstüne getiren o meşhur adam, şimdi de Washington koridorlarından roket gibi fırladı. Ama öyle bir ayrılış ki, ardında dumanı tüten bir "Ne biliyordu da gitti" sorusu bıraktı.

Donald Trump'ın ikinci baharındaki "verimlilik prensi" olarak atandığı DOGE (Department of Government Efficiency) departmanından 130 günlük mini dizi tadındaki görevinin ardından gelen bu istifa, gerçekten sadece 'şirketlerime odaklanacağım' masumiyetinde miydi, yoksa Beyaz Saray'ın server odalarına bir 'sızma testi' mi yapıldı

BİR HÜKÜMET, BİR MİLYARDER VE BİR HAYAL KIRIKLIĞI

Hatırlayalım, Trump'ın ikinci başkanlık döneminin başlarında büyük bir şaşaa ile kurulan DOGE departmanının başına, Silikon Vadisi'nin en tartışmalı figürü getirilmişti. Amaç neydi Kamu harcamalarında devrim yapmak, gereksiz bürokrasiyi budamak ve devlet çarklarını yağlamak. Musk da o bilindik özgüveniyle geldi, "Ben bu sistemi optimize ederim, size 2 trilyon dolar tasarruf ettiririm" dedi. Aslında bu tür "verimlilik komisyonları" veya "tasarruf çarkları" Amerikan tarihinde yeni bir olgu değil. Reagan döneminden Obama dönemine kadar farklı başkanlar, benzer girişimlerde bulunmuştu ancak bürokrasinin o devasa yapısı ve yerleşik çıkarlar karşısında genellikle sınırlı başarılar elde ettiler.

Peki, Musk'ın 2 trilyonluk hedefinin yanında gerçekte ne oldu Raporlara yansıyan rakam komik, 150 milyar dolar civarında. Çünkü bürokrasi, Musk'a adeta "Optimize edilecek bir şey varsa, o da senin bu hayalperest planındır " dedi. Sonuç Musk ofiste tam 130 gün kaldı. Bir Netflix mini dizisinin ortalama süresi kadar.

KULİSLERDE "YETER ARTIK ELON!" FISILTISI

Musk'ın istifası, tahmin edileceği üzere bir "X" (eski Twitter) gönderisiyle, son derece diplomatik bir dille geldi: "Başkana bu fırsat için teşekkür ederim, artık şirketlerime ve insanlığın geleceğine daha fazla odaklanma zamanı." Gayet nazik, değil mi Ama sular hemen durulmadı. İngiliz basınında The Times ve The Guardian gibi gazeteler, bu ayrılığı "teknokrasi ile siyasi elitler arasındaki kırılgan ittifakın sonu" olarak yorumladı. Teknoloji devlerinin devlet işlerine bu kadar müdahil olmasının risklerine dikkat çektiler. ABD medyasında The New York Times ve The Wall Street Journal'daki köşe yazarları ise daha sivriydi: "Musk, öngörülemezliği ve sürekli gündem değiştiren X paylaşımlarıyla Trump için artık siyasi bir yük haline gelmişti." Yani, perde arkasında güler yüzlü bir vedadan ziyade, karşılıklı bir "artık bu kadar yeter" durumu vardı. Son dönemde yapılan anketlerin Musk'ın kamuoyundaki popülaritesinin, özellikle X'teki tartışmalı hamleleri ve siyasi angajmanları sonrası belirli bir düşüş yaşadığı iddia ediliyor. Bu durum, Trump yönetiminin de "Musk etkisini" yeniden değerlendirmesine yol açmış olabilir.

Peki, asıl mesele ne Elon gerçekten ne peşindeydi Resmi açıklama: Devlet verimliliği, tasarruf, falan filan. Ama Washington kulislerinde ve internetin derinliklerinde fısıldananlar çok daha heyecan verici, hatta biraz da ürkütücü: Musk ve ekibinin, bu "verimlilik" görevi kisvesi altında, federal kurumların hassas dijital altyapılarına, veri tabanlarına erişim sağlamaya çalıştığı iddiaları ayyuka çıktı. Özellikle USAID ve birkaç diğer federal kurumun, DOGE çalışanlarının "gizli verilere yetkisiz erişim" girişiminde bulunduğuna dair iç raporlar sızdırdığı konuşuluyor.

Acaba Musk, ABD Hazine Bakanlığı'nın ödeme sistemlerine, Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) veri akışlarına veya Pentagon'un yapay zeka projelerine dair kritik bilgiler mi toplamaya çalıştı Bu bilgileri SpaceX'in yörünge üstünlüğüne, Neuralink'in beyin-bilgisayar arayüzlerine veya Tesla'nın otonom sürüş algoritmalarına "devlet destekli bir süper zeka" olarak entegre etme gibi bir planı mı vardı

Tarihte, özel sektörün devletle iç içe geçtiği ve bu ilişkinin bazen ulusal güvenlik veya ticari sırların sızması gibi tartışmalı sonuçlar doğurduğu pek çok örnek var. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, teknoloji şirketlerinin savunma sanayii ile olan yakın ilişkileri ve bu ilişkilerin getirdiği etik sorunlar sıkça tartışılmıştır. Musk'ın bu hamlesi, bazı çevrelerde bu eski tartışmaları yeniden alevlendirmiş olabilir.
Evet tüm bu iddiaların gölgesinde Musk istifa etti. Ve ortada bir sürü "acaba" ile birlikte, dijital çağda kamu verilerinin ne denli kritik bir güç ve potansiyel bir zafiyet alanı olduğu gerçeği kaldı.

HANGİ GİZLİ BİLGİLERE ERİŞTİ

DOGE'nin kağıt üstündeki hedefi harikaydı: "Kamu kaynaklarını daha verimli kullanmak." Ama içeriden sızan bilgilere göre, departman tam bir "Musk tarzı startup" gibi çalışıyordu: Hızlı, kaotik, aşırı veri odaklı, uzun çalışma saatleri ve "kuralları esnetme" eğilimi... Bu çalışma tarzının, geleneksel ve hiyerarşik devlet bürokrasisiyle çarpışması kaçınılmazdı.

Ama mesele sadece bir kültür çatışmasından ibaret değildi. Bu 130 günlük Washington macerası, bize çok daha derin bir şeyi gösteriyor: Teknoloji milyarderleri, siyaset oyununa kendi kurallarıyla dahil olmaya çalıştıklarında, sadece projelerini değil, aynı zamanda tüm imajlarını ve belki de niyetlerini de büyük bir teste sokuyorlar.

Musk, bu kısa süreli devlet kariyerinin ardından arkasında şu devasa soruları bıraktı: Gerçekten hangi bilgilere ve ne kadar derine ulaştı Bu potansiyel bilgileri gelecekte ne için kullanacak Kendi şirketlerinin küresel rekabet avantajı için mi, yoksa daha "büyük" bir planın parçası olarak mı

Elon Musk'ın hükümetten bu olaylı ayrılışı, sadece bir teknoloji milyarderinin "devletle dansı"nın son perdesi değil. Aynı zamanda, dijitalleşen dünyamızda kamu verilerinin nasıl bir güç aracına, hatta bir silaha dönüşebileceğinin de ürkütücü bir özeti oldu. Bilimin sınırları zorladığı, paranın her kapıyı açabildiği ve siyasetin tüm bu denklemin tam ortasında nefes nefese kaldığı bir aşk üçgeni. Biz de nefesimizi tutmuş, acaba sırada ne var diye izliyoruz.