UKRAYNA dronları Karadeniz'deki Rus tankerlerine yapılan saldırılarla tekrar gündemde.
Saldırıların Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesinde meydana gelmesi, bu savaşın bizim için de neden bir an önce sonlanması gerektiğini gösteriyor.
Ukrayna - Rusya çatışmasında barış ihtimali belirmişken iki taraf da karşısındakine maksimum zararı vererek masaya oturmak istiyor.
ABD'nin özel temsilcisi Witkoff'un, Putin'le görüşmesi öncesinde dün Karadeniz'de bir yük gemisine daha yapılan saldırı da bu çerçevede değerlendirilebilir.
Burada tehlikeli birkaç durum söz konusu. Ukrayna'nın son hamlesi hem çatışmanın genişlemesi hem de Karadeniz'in doğasına doğrudan zarar verme riski taşıyor.
Tabii iki ülke arasındaki barış ihtimalini de zora sokuyor.
Artan çatışmalarla birlikte savaşın PR, yani halkla ilişkiler boyutunda da enteresan gelişmeler yaşanıyor.
Haberin DevamıPutin'in bugünlerde tekrar kamuflajlarıyla poz verip, sahadaki gelişmeler hakkında yorum yapmaya başlaması buna yorulabilir.
Rus lider, Pokrovsk kasabasının uzun süre sonra Rusya'nın eline geçmesini büyük bir zafer olarak tanıttı. Bu gelişme Rusya'nın Donetsk tarafında ilerleyebileceği anlamına geliyor.
Putin bir yandan Amerikalılarla diplomasi yürütürken diğer tarafta "sahaya hâkim komutan" imajı çizmeye çalışıyor.
Ukrayna cephesinde ise belki de Karadeniz'deki dron saldırılarını meşrulaştırmak için başka bir halkla ilişkiler kampanyası dikkat çekiyor.
Geçenlerde önce İngiliz Telegraph gazetesinde, sonra Avrupa'daki birkaç bağımsız haber sitesinde ve hafta sonu da Amerikan Washington Post gazetesinde Ukrayna'nın Z kuşağı kadın dron birimleri haberi vardı.
Kimi sanat okumuş kimi muhasebe. Aralarında gazeteci de akrobasi sanatçısı da var.
Savaş başladıktan sonra okullarını bırakıp orduya katılan, tamamı kadınlardan oluşan ilk dron taarruz biriminin hikâyesi biraz Hollywood filmlerini andırıyor.
Dört yıllık bir işgal sırasında kendi vatanlarını savunmak için mücadele eden kimseyi sorgulamak haddim değil.
Haberin DevamıFakat Karadeniz'deki saldırılar bize başka bir hikâye anlatıyor.
O klişe tanımla ifade edecek olursak halkla ilişkiler çabası gibi görünen bu haberlerin "zamanlaması manidar."
GAZZE PLANI KİLİTLENDİ Mİ
TRUMP'ın Gazze barış planının en kritik parçası olan "Uluslararası Barış Gücü" yapılanması bu sıralar kaderine terk edilmiş gözüküyor.
Geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden onay alan 20 maddelik plan sonrası Gazze'de hızlıca hayata geçmesi beklenen iki husus vardı:
- Uluslararası Barış Gücü'nün kurulması.
- Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'nun yapılanması.
Barış Gücü konusunda Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 20'ye yakın ülkenin gönüllü olduğu biliniyor.
Haberin DevamıTürkiye Gazze barışının her safhasında yer almak istediğini açıkça ortaya koydu. Ancak Netanyahu yönetiminin Barış Gücü içinde Türk askerini görmek istemediği sır değil.
Birkaç gün önce Washington Post gazetesi Amerikalı iki yetkiliye dayandırdığı bir haberde gönüllü pek çok ülkenin ortadaki belirsizlik yüzünden geri adım attığını, çerçevesi netleşmeyen bir askeri yapılanma içinde yer almak istemediklerini yazdı.
Diğer bir husus da Barış Kurulu'nun netleşmesi. Arabulucu konumundaki Türkiye, Katar ve Mısır'ın bu konuda görüşme trafiği yürüttüğü biliniyor.
Anlaşma metninde ismi geçen Tony Blair'in bölgedeki birkaç teması dikkat çekti.
Ancak Amerikan yönetiminin Barış Gücü ve Barış Kurulu açısından net bir hamlesi olmadığı anlaşılıyor.
Haberin Devamı
11