AVRUPA Birliği ülkeleri, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle birlikte acı bir gerçeğin farkına vardı: Avrupa'nın savunma gücü ve ordusu fena halde yetersizdi.
Bunun üzerine bir yandan savunma harcamalarını artırıp bir yandan da zorunlu askerlik uygulamalarını gündeme aldılar.
Bazı ülkelerde bu uygulama kadınları da kapsıyor.
AB üyesi ülkeler arasında kadınlara zorunlu askerlik görevi verilen tek ülke İsveç'ti. Şimdi buna Danimarka da eklendi.
AB üyesi olmayan diğer İskandinav ülkesi Norveç'te de kadınlara askerlik zorunluluğu var.
Almanya, Litvanya ve Letonya da bugünlerde benzer bir adım atmaya çalışıyor.
Asker sayısını artırmaya çalışan AB bir taraftan da Avrupa İçin Güvenlik Eylemi (SAFE) planı çerçevesinde ABD'den kendini bağımsızlaştırma çabası içinde.
Haberin DevamıSAFE programının özü AB'nin deyim yerindeyse varını yoğunu savunma sanayinin Avrupalılaşması için harcamasına dayanıyor.
Çünkü Rusya tehdidiyle birlikte Trump döneminde NATO nezdinde yaşadıkları aşağılanma ve yalnızlık hissiyatı AB liderleri için bir alternatif yaratmayı zorunlu kıldı.
Bunu gerçekleştirmenin en kısa yolu Türkiye gibi son 15 yılda savunma sanayinde atılım yapan ülkelerle işbirliğinden geçiyor.
Fakat AB'nin genel tutumu şöyle özetlenebilir: Türkiye bize askeri konularda destek versin, gerektiğinde bizi NATO çerçevesinde savunsun ama vize serbestisi gibi meselelere girmeyelim.
Geçen gün Brüksel'deki bir toplantıda Türkiye'nin NATO Daimî Temsilcisi Büyükelçi Basat Öztürk de buna dikkat çekmiş.
Türkiye'nin AB'nin askeri hareketlilik programından dışlanmasını eleştiren Öztürk şöyle demiş: "En kötü senaryo gerçekleştiğinde takviyeler Türkiye'den gelecektir ancak biz AB regülasyonları esas alınırsa AB toprakları boyunca hareket bile edemeyeceğiz."
Öztürk, diplomatik olarak bir seferberlik vaziyetinde Türk askerini çağıracaksınız ama vize mi soracaksınız, demeye getirmiş.
Son derece yerinde bir tespit.
Bence AB'nin bu konuda Türkiye'ye bakışı o güzel atasözümüzdeki gibi: "Yahşi günde yar yahşi, yaman günde yetiş Türkiye!"
OLMAK YA DA OLMAMAK
PAZARTESİ gecesi BM Güvenlik Konseyi'ndeki Gazze oylaması Shakespeare'in ünlü dizesiyle özetlenebilir.
Olmak ya da olmamak...
Filistin devleti için büyük mesele bu.
Ama sadece onun için değil.
Ufukta bir Filistin devletinin görülme ihtimali bile Netanyahu'nun siyasi ikbalinin sonu anlamına gelebilir.
Olmak ya da olmamak...
Türkiye'nin Gazze'deki Uluslararası İstikrar Gücü'ndeki varlığı bölgenin geleceği için hayati bir mesele.
İsrail açısından ise ne yutabileceği ne çiğneyebileceği demirden bir leblebi.
Olmak ya da olmamak...
Rusya ve Çin'in "Bu oyunda biz de varız" diyerek son dakika önergesiyle Trump'ın planına rakip olması, meselenin dünya siyasetinde nasıl maşa gibi kullanıldığını anlamak için iyi bir örnek.
Olmak ya da olmamak...
Haberin DevamıTrump'ın 7 Ekim sonrasında hepten yok saydığı Birleşmiş Milletler'e, bu kez kendi planının işleyebilmesi için koşa koşa başvurması tarihin bir cilvesi.

2