Üç-beş diplomatla Suriye politikası değişir mi

İNGİLİZ haber ajansı Reuters iki gün önce ilginç bir haber yayımladı. Buna göre ABD'nin Suriye konusunda çalışan İstanbul'daki üst düzey diplomatları aniden görevden alındı.

Sebebi ise diplomatların ABD Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile SDG konusunda fikir ayrılığı yaşaması.

Bilindiği üzere PKK'nın Suriye uzantısı SDG ile mevcut Suriye yönetimi arasında uygulanması gereken bir entegrasyon anlaşması var.

Fakat Büyükelçi Barrack'ın bu konudaki tavrı net değil. Bir gün Suriye'de üniter yapılanmayı öven büyükelçi başka bir gün federalizm minvalinde yeni açılımlar yapıyor.

Bu açıdan bakıldığında ABD Dışişleri'ndeki Suriye depreminin SDG konusunda değil, büyükelçinin diplomasi üslubundan kaynaklanmış olması da mümkün.

Geçenlerde bir toplantı sırasında kendini tutamayıp Lübnanlı gazetecilere "Medeni olma çağrısı" yapan Barrack'ın alışılmışın dışındaki tavrı düşünüldüğünde bu kulağa daha mantıklı görünüyor.

Haberin Devamı

Yoksa üç-beş diplomatın değişmesiyle ABD'nin Suriye politikasında köklü değişiklik ummak çok doğru olmaz.

BARDEM, SAY, VOLKOV

AYNI hafta içinde...

İspanyol oyuncu Javier Bardem, Filistin kefiyesiyle çıkıp tüm Hollywood'u karşısına alabilecek bir çıkış yaptı.

Türkiye'nin dünya çapında en tanınmış piyanisti Fazıl Say, klasik müzik alemindeki sessizliğe "Bu bir soykırım" diyerek isyan etti.

İsrailli orkestra şefi Ilon Volkov, Londra'daki konseri sonrasında BBC'nin canlı olarak yayınlayamadığı "İsrail yönetimine karşı eylem çağrısı" içeren muazzam bir konuşma yaptı.

Konumlarına bakıldığında hiç de kolay değil bu tavrı almak. Ne diyordu Cemal Süreya: "Rozet gibi göğsüne takmış cesaretini..."


YA DAN BROWN DİYE BİRİ YOKSA

DAN Brown sezonu açıldı. Klişe komplo teorilerini okur ve nakde çevirme konusunda dünyanın en iddialı romancılarından Brown'ın son kitabının adı: Sırların Sırrı.

Kulağa biraz pazarlama sürecini abartıp cama "yüzde 100 indirim" etiketi asan esnaf gibi gelse de kitap hemen her ülkede en çok okunanlar listesindeki yerini aldı.

Haberin Devamı

Dan Brown'ın bu kadar popüler olmasının sebebi uluslararası bir halkla ilişkiler başarısı mı yoksa ortalama Amerikan okuruna hitap eden yazım tarzı mı emin değilim.

Ama itiraf edeyim bu furyaya kayıtsız kalamıyorum.

Her seferinde "Hadi bakalım bu sefer hangi klişeyi yeniden keşfedeceğiz" diye kendimi Dan Brown okurken buluyorum.

Geçenlerde Ahmet Hakan'ın keyifli Roma izlenimlerinden öğrendiğimiz kadarıyla Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da bir Dan Brown okuru.

Eminim diplomasi ve istihbarat dünyasının bu kadar içinden gelen biri olarak Fidan, Brown'ın kitaplarını biraz kafa dağıtmak ve eğlenmek için okuyordur.

Okuyanlar iyi bilir. Brown'a küresel şöhret kapısını açan "Da Vinci Şifresi" kitabı edebiyat dünyasında Umberto Eco'nun "Foucault Sarkacı" romanının popülist bir uyarlaması olarak görülüyor.

Haberin Devamı

Yıllar önce Paris Review'a verdiği bir mülakatta iki kitap arasındaki benzerlik sorulduğunda Eco, bilindik mizahi üslubuyla komplo teorisyenlerini tatmin edecek şu cevabı vermişti: "Dan Brown aslında Foucault Sarkacı'ndaki bir karakterdir. Onu ben uydurdum. Karakterlerimin bütün hayranlıklarını paylaşıyor: Gül Haçlılar, Masonlar, Cizvitlerin komploları. Tapınak Şövalyeleri ve hermetik sır. Her şeyin birbirine bağlı olması ilkesi... Bazen Dan Brown diye birinin olmadığından bile şüpheleniyorum."

BOŞ BOŞ BAKAN ARKADAŞLARA HAZIRLANIN

BİR muhabbetin ortasında telefonuna dalıp ortamdan uzay boşluğuna sürüklenen arkadaşlar konusunda sıkıntınız mı var