Kendini kötü hissetmemenin de bir yolu olmalı!

Kendini kötü hissetmemenin de bir yolu olmalı!
Hoş geldin Kasım
Hoş geldin sonbahar.
Oturduğum evin yolu hep ağaç, ağaçlar renk cümbüşü keyfinde pıt pıt yapraklarını döküyor.
Sabahın erken saatleri.
Ben, sabah erken kalkan yol alırı en iyi bilenlerdenim.
Tabiatın, yaprakların renk cümbüşünün keyifli seyircisiyim, aman tek yaprağa basmayayım
gayreti ile metroya yürüyorum.
Tabiata teşekkürü borç bilen biriyim ben.
Metroya biniyorum, Eminönü'nde iniyorum.
Arkadaşımla buluşacağım, ikimizde sözleştiğimiz saatten erken gelmişiz.
Saatler erken olduğu için, Mısır çarşısı ve çıkışı sokaklar tenha.
Kahve kokan sokaktan koklaya koklaya geçiyoruz, dönüşte kahve alacağız.
Canım annem, Nuri Toplar'dan kahve alacağız canım merak etme.
Kuruyemişçiler sıra sıra.
Kuruyemişçiler fiyat ve ürünlerini saklama haliyle mücevherci tadında
Kuruyemişlerin üstü kapalı, aman tadına bakmak için bir tane bile almayalım duygusu var.
Hurma 450 TL, kilosu.
Eskiden satıcılar kendi eli ile yoldan çevirip zorla verirlerdi.
Her şeyin tadına baka baka yürüdüğümüz sokaklar, tadına bakmadan seyrede seyrede
yürüdüğümüz sokaklar haline gelmiş.
Kahve içtik, yanında Allah'ın suyunu vermiyorlar.
Kahve yanı su yok mudur, o yok işte, istersen parası ile su var.
Satıcılara yabancılaşma hali var insanlarda.
Hani avaz avaz bağıran esnaf, ne oldu bunlara.
Abla bir çay içer misin ikramı yapan satıcılara ne oldu.
Herkes ve hepimiz paracı olduk.
Birden kendimi kendi ülkemde değil gurbette gibi hissettim.
Gurbette yaşamadım, ama duygusu çok zor anlatanların bilirim.
Gurbet.. bir yerlerde okumuştum, 2 senede geçen bir hastalık gibiymiş.
Aaaa hastalık falan.
Bu duygudan hemen vazgeç Funda diyorum
Hemen baharatçıya giriyoruz, 30 senelik dostum.
Oh miss gibi kokuyor.
Hint yağı, hindistan cevizi yağı, bamya tohumu falan bir şeyler alıyorum.
Arkadaşımda aynısını alıyor.
Sokaklar kalabalıklaşmaya başlıyor.
İnsanlar hınca hınç sokaklarda dolaşmaya başlıyor.
Alışveriş var gibi görünüyor ama ne kadar yok gibi belli değil.