Bir incir ağacı hikayesi!

Bahçesinde, kocaman, meyvesi yerlere dökülen bereketli incir ağacı var.
Kendi de dikmemiş, seneler önce tohum atmış ya da nasıl olduysa bahçesinde büyümüş.
Her sene 3-5 tane inciri bir poşete koyar komşularına dağıtırdı.
Bana da getirirdi.
Komşularla komşuluk ilişkisini sağlar ve devam ettirirdi.
Dün bahçelerinin önünde geçiyorum, masalarının üzerinde, üstü örtülü çerçeveli bir sistem
yapmışlar.
Ayaküstü sohbet ediyoruz, kimi zaman zorunlu ya neyse.
Söylemek istemiyorlar ama anlıyorum tabi, incirleri toplayıp, koruma altına almışlar.
İncirleri saklamışlar yani.
Sobe diyorum.
İncirler oldu diyorum.
Evet topladık, birazını reçel, birazını kurutacağız diyor.
Oradan 1 adet alıp ikram bile etmiyorlar.
Anladım ki...
Pazarda incirin kilosu 200 TL olunca, komşuluk ve incir hikayesi de bitti.
Masum incir ağacının hikayesi de bitti.
Yarın sabah pazara giderken ve pazardan bize de domates, salatalık, biber alır
mısın falan diyorlar...
Ah diyorum ah, hayat ne fena oldu.
Adam televizyonda ayakta, elinde sopa, sinirli, avaz avaz bağırıyor, artık kimse fiziksel altın
alamayacak diyor.
"Amerika'nın altın rezervi var, 8.3 ton
Çin devamlı altın rezervini çoğaltıyor ve stokluyor.
Artık kimse gram altın bile bulamayacak.
Artık hiç kimse, düğünde nişanda altın takı takmayacak.
Altın biriktirme devri son".
Diye bağırdı.
Anladım ki ekonomi o kadar berbat ve o kadar daha berbat olacak ki, bugünleri arayacağız.
Eh komşun dalından incirleri saklıyor ise.
Eh arkadaşın yaptığı reçelden, küçük 1 kavanoz da sana vermiyorsa.
Kimsenin kimseye zırnık vermeyeceği günlere gelmişken ve hatta çok yaklaşmışken.
Ne yapacağız
Zırnıksız dünyada yaşayacağız.
Herkesin kendi zırnığı kendine olacak.
Ben.
Bu olanın bitenin sadece seyircisiyim, gereksiz şahitliğim benim canımı sıkmaz.
Doğa ile el ele yürüyeli beri, konuları ve sorunları çok çabuk çözüyorum.
Doğal süreci içinde, gerilmeden ödeşiyorum.
Avucumda bekletme yok.
Avucunu aç ve aşağıya at ve sende yapma
Sizde öyle yapın ve yapmaya çalışın.
Hafifleyeceksiniz inanın.
Mevsimi sana uymayan yerlerde, mevsimi sana uymayan insanlarla kalmadığın sürece sorun
yok zaten.
Durmayı öğrendim.
Sakin kalmayı öğrendim.
İzlemeyi öğrendim.

Dinlemeyi öğrendim.
Gelip geçmeyi öğrendim
Eh bana ne senin incirinden.
Hayat oluyor zaten.
Yörüngeden çıktık.
Bir şarkı vardı, hadi hep beraber onu mırıldanalım;
İncirler olana kadar kalsaydın bari,